Ekrem Çulfa
Hepimiz belli bir
süre sonra ebeveyn oluyoruz. Kendi büyüklerimizden aldığımız kişisel, kültürel
ve genetik miraslarla şekillenip yetişkin olana kadar bir kimliğe bürünüyoruz. Bu
kimlikle hayatımızı devam ettirip, bunu çocuklarımıza yansıtarak, yeni
neslimizi de belirlemiş oluyoruz. Bunu sadece bir aile için değil, bir milletin
tüm aileleri olarak değerlendirirsek, bir milletin istikbalinin ailelere bağlı
olduğunu görebiliriz. Bir çocuk
anne-babasından gördüklerini, duyduklarını, ev içinde anne-babasının konuşma
şekillerini, annesinin ev hanımlığını,
babasının aile reisliğini ve daha birçok davranışları birleştirerek
kendisine örnek almaktadır. Bu sebeple çocuk yetiştirmek bir sanattır. Nasıl
bir ses sanatçısı şarkı söylemek için şan dersi alıyorsa, bir doktor altı sene
eğitim görüp doktor oluyorsa, bir mühendis dört sene okuyarak mühendis
oluyorsa, anne ve babalar da belli bir eğitim sürecinden geçmelidir. Biz anne-babalar
bu konuda kendimizi yetiştirmek durumundayız. Çocuklar bizim
geleceğimizdir. Onlara ne verirsek onu alırız. Yani bir düşünürün dediği gibi;
“Çocuklar doğduklarında kil’e benzerler siz ne şekil verirseniz, çocuk o şekli
alır.”Yapılan araştırmalar, anne ile çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun
gelişimi üzerindeki şu sonuçları ortaya koymaktadır.(Gardner, 1978) Doğumdan
kısa bir süre sonra anne ve babadan ayrılıp yuvalara yerleştirilen bebeklerde
gelişim bozuklukları gözlenmiştir. Bu bebekler sık sık hastalanmakta, boyları
ve ağırlıkları yaşıtlarına göre çok geri kalmaktadır. Bu bebeklerde ölüm oranı
yüksek olmaktadır. Bu çocukların eğer onlara anne-baba gibi sıcak ve yakın
davranan bakıcıları yoksa gülmeyi unutmakta, ilgi ve uyarılara geç cevap vermekte,
başı yastığa vurma, yerinde durmadan sallanma gibi alışkanlıklar geliştirmekte,
geç yürüyüp geç konuşmaktadırlar. Yuvalarda her türlü ilgiden ve sevgiden
yoksun olarak yetişen çocuklarda büyüdükleri zaman genellikle şu özellikler
gözlenmiştir.(Yörükoğlu, 1978) ·
Çevreye
karşı kayıtsızdırlar. ·
Kolay
kolay arkadaşlık kuramamaktadırlar. ·
Girişken
değillerdir. · Öğrenmeye
karşı ilgileri az ve okulda başarılı olamamaktadırlar. ·
Konuşma
ve yazılı ifade yetenekleri sınırlıdır. ·
Sevgiye
karşı duyarsız davranışlar gösterir, insanlara kuşkulu olarak bakarlar. ·
Birçokları
kavgacıdır. “Çalma” gibi davranış sapmaları görülebilir. Bu açıklamalar
özellikle ilk yaş içindeki bebek ile ona bakan kimse arasında çok yakın bir
sevgi ilişkisinin önemini ortaya koymaktadır. Burada önemli olan yalnız anne
yoksunluğu değil, anne baba ve bebek arasındaki etkileşimin niteliğidir.
kendiminlideriyim@hotmail.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
TELEVİZYON VE AKILLI TELEFONLARA TESLİMİYET
- 24/07/2015
Evinize gittiğinizde, herkes televizyonun başındadır hep. Çocuk gün boyu çizgi film izlerken, akşamleyin de annenin mutlaka izlemesi gereken dizileri vardır.
KARTAL MISIN TAVUK MU?
- 24/07/2015
Yumurtayı kümese getirdiklerinde, kümeste bulunan diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşündüler. Zaman geçti, yumurtayı getirenler de unuttu, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğunu inandılar...
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET
- 10/05/2015
Düşüncenin kendini yeniden üretme gücü vardır; insan zihni aralıksız olarak aynı düşünceye maruz kaldığında o düşünce zihni etkisine alır ve onunla bağlantılı diğer bütün düşünceler zihinde baş gösterir.
AFGANİSTAN
- 10/05/2015
Afganistan İslam Cumhuriyeti, Orta Asya’da yer alan denize sınırı olmayan bir ülke.
SABOTAJCINIZI TANIYIN
- 18/04/2015
Kendini sabotaj; bireye başarısızlığı dışsallaştırma, başarıyı ise içselleştirme olanağı sağlayan bir eylem veya performans ortamının seçilmesidir.
ÇOCUĞUNUZUN GELECEĞİ ELİNİZDE (5)
- 27/03/2015
ÇOCUĞUMUZU NASIL ÖVMELİYİZ
ÇOCUĞUNUZUN GELECEĞİ ELİNİZDE (4)
- 27/03/2015
SORUNLARLA BAŞETMEK İÇİN NE YAPABİLİRSİNİZ?
ÇOCUĞUNUZUN GELECEĞİ ELİNİZDE (3)
- 27/03/2015
Ödül ve Ceza
ÇOCUĞUNUZUN GELECEĞİ ELİNİZDE (2)
- 27/03/2015
BAŞARILI ANNE BABA OLMA
Devamı