Ekrem Çulfa
Sosyal fobi, kişinin sosyal durumlar karşısında
duyduğu aşırı korku, heyecandır; bir tür anksiyete rahatsızlığıdır. Başkaları
tarafından eleştirilme, olumsuz değerlendirilme, yargılanma ve seyredilmekten
yoğun şekilde kaygı duyarlar ve korkarlar. Kaygı ve korku yaşadıkları için bu
durumlardan kaçınma eğilimindedirler. Kaçındıkları için bu durum kişinin iş,
okul, özel hayatını olumsuz etkiler. Sosyal
fobisi olan kişi başkalarının karşısında yemek yemek, çalışmak, kalabalık
ortamlarda söz hakkı almak, sunum yapmak gibi korku ve heyecan uyandıracak
durumlardan kaçınırlar. Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği’nde belirlenen sosyal
durumlar şu şekildedir. Sosyal fobinin iki çeşidi vardır; korkular birçok sosyal durumları
kapsıyorsa yaygın tip, bazı durumları kapsıyorsa (partiye gitme, tanımadığı
biriyle yüz yüze konuşma vb.) yaygın olmayan tiptir. Sosyal anksiyete bozukluğunun ileri ki
aşamalarında kişi sosyal durumlarla karşılaştığında panik atak geliştirebilir.
Buna ek olarak diğer somatik yakınmalar; yüz kızarması, terleme, bacaklarda
gevşeme ve hızlı kalp atışı olarak sıralayabiliriz. Sosyal fobi de genetiğin rolü çok güçlü
olmasa da vardır. Tabi ki ailesinde ya da akrabasında sosyal fobik olan birinde
görülme olasılığı daha fazladır. En önemli nedenlerinden biri de beyinde serotonin
adı verilen kimyasal maddenin sosyal fobisi olan kişilerde normalden daha az
olduğu ileri sürülmüştür. Sosyal fobinin nedenlerinden biri biyolojik
etken diğerleri ise psikolojik ve çevreseldir. Örneğin; sınıfta soruya yanlış
bir cevap verdiği için alay konusu olan çocuk küçük düştüğünü, rezil olduğunu
düşünür. Bu onu tekrar arkadaşları arasında soru cevaplamaktan alıkoyar. Aşırı
koruyucu, red edici, sevgi veremeyen ya da katı anne babaların çocuklarında
daha sık görülmektedir. Özetle; biyolojik etkenler düşük olasılık da
olsa sosyal fobiyi tetiklemektedir. Bunun yanı sıra, geçmişte utanç verici veya
küçük düşürücü bir olay yaşanmış ve bunun sonucunda sosyal fobi gelişmiş
olabilir. Ayrıca anne-babaları tarafından aşırı korunmuş çocuklar bazı sosyal
becerileri yeterince kazanamadıkları için onlarda daha sık görülmektedir. Sosyal fobinin tedavisinde ilaç ve
psikoterapi uygulanmaktadır. Kişi de bulunan sosyal fobinin düzeyine bağlı
olarak sadece psikoterapi de uygulanabilir ancak ilaç ve psikoterapi birlikte
uygulandığında başarı daha yüksektir.
ekremculfa@gmail.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
Negative or Positive Conditions Affect People’s Amount of Eating
- 15/02/2015
Healthy diet or balanced nutrition depends on emotions. According to Macht, Roth and Ellgrin(as cited in Macht, 2007), happiness and other positive emotions increase our level of eating and consumption of healthy food.
DEHB OLAN ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENLERİNE VE VELİLERİNE ÖNERİLER
- 13/02/2015
DEHB olan çocuklara öğretmenler ve aileler nasıl yaklaşmalıdırlar?
ŞİDDET VE ÇOCUKLAR
- 29/01/2015
Çocukların bazı davranışları öğrenmesi dışarıdan etkenlere bağlıdır ve şiddet içeren davranışlar da bunlardan biridir.
İNTERNET BAĞIMLILIĞI
- 27/01/2015
Gün geçtikçe teknoloji hayatımıza da fazla dahil oluyor. Çocuklar istedikleri zaman telefonlara, tabletlere veya bilgisayarlara çok kolay ulaşabiliyorlar.
ÇOCUĞUNUZUN KARNESİNİ NASIL DEĞERLENDİRMELİSİNİZ?
- 23/01/2015
Karne gününü üzüntüyle karşılayan çocuklar, kırık notlarından dolayı ailelerinin vereceği tepkiyi düşünürler. Peki siz çocuğunuzun karnesini nasıl değerlendirmelisiniz?
ÇOCUKLARDA PARMAK EMME
- 09/01/2015
Bebekler ana rahmindeyken parmak emmeyi öğrenirler. Yeni doğan bebeklerin hemen hemen hepsinde parmak emme davranışını görmek mümkündür.
TEKNOLOJİNİN ÇOCUKLAR VE ERGENLER ÜZERİNDE Kİ ETKİSİ
- 04/01/2015
Gün geçtikçe teknoloji hayatımıza da fazla dahil oluyor. Çocuklar istedikleri zaman telefonlara, tabletlere veya bilgisayarlara ulaşabiliyorlar.
ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK
- 02/01/2015
Saldırganlık her insanda varolan bir dürtüdür. Belli yaşlarda normal bir tepki biçimi olarak kabul edilebilirken belli yaşlardan sonra artık normal karşılanmamaktadır.
İLETİŞİM BOZUKLUKLARI-KEKELEME
- 26/12/2014
DSM-IV Tanı Kriterleri;
Devamı