Ekrem Çulfa
İnsanın
yaşamı doğuştan getirdiği içgüdülerle toplumsal olarak edindiği güdülere doyum
aramakla geçmektedir. Beslenme ve korunma gibi doğuştan gelen, doğal içgüdü ve
dürtülere doyum bulan insan ilgi, sevgi, aşk, güven, saygınlık, özgürlük,
özerklik, üreticilik, yaratıcılık, kendini gerçekleştirme gibi ruhsal-toplumsal
gereksinimlerine doyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu güdülerini yücelterek
kimliğini, kişiliğini bulur ve kendini var eder. Çoğu insan için yaşamı
güzelleştiren ve mutluluk veren deneyim ve alışkanlıkları vardır. Örneğin;
sabah kalkmak, yıkanmak, giyinmek, çay, kahve içmek; işe gitmek, çalışmak, eve
dönmek; eğlenmek, yemek, tatil yapmak. İnsanın günlük yaşamı, alışkanlıklarını
sürdürmekle geçmektedir. İnsanların bir bölümü bu alışkanlıklarını sürdürmek,
bir bölümü de bunlardan kurtulmak için çabalamaktadır. Ancak, insan
alışkanlıklarından mutlu olsa da olmasa da ruhsal yapısı gereği bu kalıpların
dışına çıkmak istemekte, değişik yeni bir yaşantı aramaktadır. Bu arayış
insanın yaşama gücü kazanması, kişiliğini geliştirip olgunlaştırması, kendisini
var etmesi için gerekli bir unsurdur. Kimi
insanda alışkanlıklardan biri günlük yaşamda daha çok yer tutmaya, öncelik
olmaya başlamaktadır. Bu alışkanlığın sürdürülmesi için diğer alışkanlıklardan
vazgeçilmektedir. Alışkanlığın engellenmesi, sürdürülememesi, insanı mutsuzluğa
sürüklemektedir. İnsana mutluluk veren bu alışkanlık, kişinin günlük
yaşantısını ve diğer faaliyetlerini engelleyici boyutlara ulaştığında zarar
verici duruma gelmektedir. Kişinin toplumla ilişkileri bozulmakta, gücü, iş
verimi ve başarısı düşmektedir. Ruhsal yaşantıda endişe, kaygı, güvensizlik,
karamsarlık ve korku gibi psikolojik sıkıntıları artmakta, bedensel ve fiziksel
yakınmalar ortaya çıkmaktadır. Yapılan faaliyetlerin ölçüsü kaçırıldığında
alışkanlığa dönüşerek insanın yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Uyuşturucu
ve uyarıcı maddelere alışkanlık kısa zamanda daha kötü ve zararlı sonuçlar
verebilmektedir. Bu maddeler öncelikle merkezi sinir sistemi üzerinde etkili
olup kişinin ruhsal yaşamını, duygusunu, düşüncesini, hareketini değiştirmekte
ve kimyasal özellikleri nedeniyle kısa ve kolay yoldan alışkanlık
yaratmaktadır. Bu nedenle insandaki alışkanlık eğilimine, bu tür maddelerin
alışkanlık yaratan özelliği katılınca kolaylıkla bağımlılık oluşmaktadır. İnsanları
bu tür alışkanlıklara iten temel duygusal doyumsuzluk olabilmektedir. Başka bir
deyişle, duygularına doyum arayan insanın belli bir nesneye, kişiye veya
düşünceye takılıp kalmasının nedeni ona gereğinden fazla duygusal yatırım
yapmasındandır. Bağımlılık davranışının temelinde yatan sebeplerden biri de
insanın duygusal dünyasıdır. İnsanın iradesi üzerinde baskı ve zorlama
yaratabilmekte ve kişiyi belli bir amaca yöneltebilmektedir. Amaç edinilen
nesneye, kişiye veya düşünceye ruhsal yaşantısı içinde büyük bir değer vermekte
ve iradesini kullanamaz hale gelmektedir. Kişiye, çevreye ve topluma olumsuz
etkileri olan hatta zarar veren davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bağımlılığın
çok çeşitli nedenleri olabilmektedir. Psikolojik faktörler, kişinin
yetiştirilme tarzı, çocuklukta maruz kaldığı travmatik olaylar, biyolojik
faktörler, kişisel özellikler içinde bulunduğu sosyal çevre ve kültür bunlardan
birkaçıdır. Bununla birlikte çevresinde bağımlılık yapıcı madde kullanan
bireylerin olması ve küçük yaşta bunlarla tanışması da nedenlerinden biridir. Literatüre
bakıldığında, bağımlılık, bir maddenin belli bir etkiyi elde etmek için
alınması, bu süreçte ortaya çıkan bedensel, ruhsal ya da sosyal sorunlara
rağmen, maddenin alınmaya devam edilmesi, aynı etkiyi elde etmek için madde
miktarının arttırılması olarak tanımlanmaktadır. Tarhan
ve Nurmedov’a göre; bağımlılık, beyindeki yapı ve işlevleri bozan kronik bir
hastalıktır (Tarhan; Nurmedov2011). Alkol
bağımlılığının tedavisinde esas olan kişinin istekli olmasıdır. Bağımlılığın
bir hastalık olduğunu bilmek ve bu şekilde yaklaşmak gerekmektedir. Bağımlılık
bir aile hastalığıdır. Dolayısıyla ailede de değişikliklerin olması
gerekmektedir. Tedavi bittikten sonra aileler destekleyici olmakla birlikte
bunun tekrarlayan kronik bir hastalık olduğunu unutmamalıdırlar. Tedavi süreci
bittikten sonra kaymalar yaşanabilmektedir. Bu durumda tekrar tedavi sürecine
girmek gerekmektedir. Bağımlı bireyin sosyal çevresinin değişmesinde ailede
destek olmalıdır. KAYNAKÇA Tarhan, N. ve Nurmedow, S., Bağımlılık:
Sanal veya Gerçek, İstanbul, Timaş Yayıncılık, 2011. Uzman Klinik Psikolog
Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com
busra.kara@icloud.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
BOŞANMA SÜRECİ
- 14/05/2024
Boşanma, evlilik birliğinin resmi olarak sonlandırıldığı bir hukuki süreçtir. Boşanma süreci genellikle üç aşamadan oluşur: Boşanma öncesi, boşanma sırası ve boşanma sonrası.
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER
- 01/02/2024
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN YEME BOZUKLUKLARI
- 01/06/2023
Beslenme kriteri bireyin yaşamını devam ettirebilmesi, sağlıklı olmak ve büyümenin devamı için çok önemlidir.
“BANYO YAPMAK İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜ”
- 24/04/2023
Bazen anne babalar bebekken sudan çıkmak istemeyen çocuklarının büyüdükçe yıkanmak istemediklerinden ya da el ve ayaklarını yıkamaya tepki gösterdiklerinden yakınırlar.
“ÇOCUĞUMUZDAN BOŞANIYORUZ”
- 23/03/2023
Anne babası çatışma halinde olan çocukların, anne babalarından anlayış ve sabır gibi beklentileri olur.
AKRAN ZORBALIĞI
- 01/02/2023
Akran zorbalığı, çocukların kendi yaş gruplarında olan bir ya da birkaç kişiye; sosyal, fiziksel, sözlü ve cinsel olarak zarar vermeleridir.
TERKEDİLME KORKUSU
- 12/01/2023
Yeni bir ilişkiye başlama ihtimali olduğunda nasıl olsa bu da beni terk edecek diye düşünüp hiç başlamamayı tercih ediyor musunuz ya da tam tersi çok fazla ısrarcı oluyor musunuz?
ÇOCUK İLE YETİŞKİN
- 21/12/2022
Çocuk ile yetişkinin arasındaki sorunların pek çoğu, çocukların olgunlaşmaları için onların zamana ihtiyaçları olduğunu dikkate almamaktan kaynaklanır.
OKULA GİTMEK İSTEMEYEN ÇOCUKLARI OKULA HAZIRLAMA
- 09/09/2022
Çocuklara okulu evde sevdirmeye başlamak gerekmektedir. Okuldan bahsetmeyi doğru zamanda, doğru koşullarda, çocuğunuz sıkıldığında veya evin yetersiz olduğu zamanlarda yapın ki çocuğunuz okula heveslenebilsin.
Devamı