Ekrem Çulfa
Değerli Danışanım, Sorunlarını kendi içinde
yaşayarak başkaları ile paylaşmadığını görüyorum. İyi veya kötü yaşanan bütün
olayları ikinci doğru bir kişi ile paylaşılmasının insanlarda rahatlama hissi
uyandırdığı bilinmektedir. Aynı zamanda yaşanan probleme bir çözüm yolu
bulamıyorsanız, paylaştığınız kişi size bu konuda bir fikir veya en kötü
ihtimalle bir ipucu vererek zihninizde bir ışık yanmasına sebep olabilmekte ve
bu da sizin çözüm bulmanıza yardımcı olabilmektedir. Diğer taraftan yaşanan
sorunları sürekli düşünmek insanın hayatını zihinsel ve fiziksel olarak
yıpratan bir durumdur. Sürekli sorunları düşünmektense bu sorunu nasıl
çözebilirim, nasıl bir yolda ilerleyebilirim, neler yapabilirim gibi sorularla
ilerlemek daha etkili ve yararlı olabilmektedir. Yaşadığımız durumlar bizi
korkutabilir ve bu korkuyu tekrar yaşamak istemeyebiliriz ve sürekli tekrar
olma ihtimalini düşünürüz. Konu veya durum her ne olursa olsun, ihtimallerle
yaşamak hayat kalitesini fazlasıyla düşürmekle birlikte o anı kaçırmamıza sebep
olabilmektedir. Yaşanan güzel durumlara, düzelmelere odaklanmaktansa eski
sorunların tekrar yaşanacağına odaklanmak kişinin kendi psikolojisini de
bozabilmektedir. Geçmişte yaşanan
problemlerinizin bugününüzü etkilemesine izin vermek, yaşanan olaylara
odaklanıp daha çok üzülmeye ve yıpranmaya sebep olabilmektedir. Eskiden yaşanan
problem şu an da yaşanmıyorsa ve bir düzelme söz konusu ise şu ana odaklanıp,
keyfini çıkarmak hem kendiniz hem de karşınızdaki kişi için daha olumlu ve
verimli olacaktır. Aynı şeyleri tekrar yaşar mıyım diye düşünerek şu an ki
düzelmiş ve düzelmekte olan hali yaşayamamaya sebep olmaktadır. Eskiye
odaklanarak, yaşananları sürekli düşünmek, anı yaşayamamak insanı mental ve
fiziksel olarak yormakla birlikte strese de sebep olabilmektedir. Çoğu insanın
günlük hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen stres öyle bir şeydir ki kişinin
hayatını olumlu da etkileyebilir olumsuzda etkileyebilir. Stres dediğimiz
durum, fazla stres, yetersiz stres, iyi stres ve kötü stres olarak kategoriye
ayrılmaktadır. Bireyin amacı kötü stresi alt seviyede, iyi stresi ise yüksek
seviyede tutmak olmalıdır. Eğer bunun tam tersi olursa yaşam kalitesinde
düşmeler yaşanır. Oysaki yaşam kalitesini olabildiğince iyi tutmak, kişinin
yaptığı işte, özel hayatında ve sosyal çevresinde daha mutlu ve verimli
olmasını sağlamaktadır. Stresi korkulacak değil yönetilecek bir şey olarak
görüp, yönetmek için olumlu adımlar attığımızda stresi yenmiş oluruz. Her insan özel hayatında
sorunlar yaşayabilmektedir. Bu noktada önemli olan kısım bu yaşanan problemler
konusunda kişilerin ne yapmak istediği, çözüm yolu arayıp aramadığıdır. Eğer
ikili ilişkide yaşanan sorunlardan dolayı ne kadar mutsuz olursak olalım
yaşanan sorunları kabullenip bunlarla yaşamaya çalışırsak, bir yerden sonra bu
iki tarafında daha çok yıpranmasına sebep olabilmektedir. Bunun yanında,
yaşanan sorunları yine aynı şekilde kabullenip fakat bu sefer çözüm yolu aramaya
gittiğimizde, çaba gösterdiğimizde her şey çok farklı olmaktadır. Çözüm yolu
bulunduğunda ve bu yolun üstüne düşüldüğünde kişilerde farkındalık oluşup
olumlu düzelmeler meydana gelmekte ve bu düzelmeler meydana geldikçe kişi
kendini iyi hissederek bulduğu çözüm yolunda daha hızlı adımlarla
ilerleyebilmektedir. İnsanlarla ilişkilerde
sabırlı olmak veya olabilmek ve kendimizi sakin tutmak veya tutabilmek önemli
bir husustur. Bu hususu karşımızdaki için değil önce kendimiz için yapmamız
gerektiğini bilmeliyiz. Bir olaya sinirlendiğimizde aniden tepki göstermek
benim ne yararıma olur? Yararı mı olur yoksa zararı mı olur? İlk düşünmeniz
gereken soru budur. Aniden gösterilen tepki mi o olayı çözmemizde bize yardımcı
olur yoksa 5-10 saniye derin heves alıp o sırada düşünerek ve derin nefesler
sonucu birazda olsa sakinleşerek konuşmaya başlamak mı? İkinci düşünmemiz
gereken ise ani tepkiler veya sinirlenmeler karşımdaki kişi ile olan problemimi
veya problemimizi çözer mi? Eğer çözmezse daha kötü bir hale getirir mi? Sakin
olmak veya olabilmek belki de problemi çözmek için ilk adım olabilir mi? Yaşanılan ikili
ilişkilerde sorun üçüncü bir konu ise örneğin; iş veya sosyal çevre, bu
durumlarda problem yaşamamak adına karşılıklı olarak anlaşarak evin kapısından
girmeden önce sorunları dışarıda bırakma kararı alınmalıdır. Bu gibi çözümler
kişiler üzerinde olumlu etki yaratarak, kendi ilişkilerine odaklanmalarına,
kendileriyle ilgili konuşmalarına ve iletişimlerinin güçlenmesine sebep
olmaktadır. İnsan ilişkilerinde iletişim kopukluğu en büyük problemlerden
biridir. Eğer her iki tarafta birbirini anlayarak sağlıklı bir iletişim
kurarsa, diğer problemlerinde üstesinden gelmek bir o kadar kolay olmaktadır. Karşı tarafa anlayışla
yaklaşarak sorunlarını dinlemek, ona önem verdiğini göstermek, değerli
hissettirmek her iki taraf içinde büyük bir kazançtır. Birbirlerini anlayan ve
dinleyen bireyler hem özel hayatında hem de sosyal hayatında daha mutlu ve
huzurlu olmaktadır. Yapılan bilimsel araştırmalarda bunu desteklemektedir. İnsanın kendine de vakit
ayırması bu hususta en önemli olan faktörlerden biridir. Hayatı olabildiğince
dolu dolu yaşamak veya en azından kendimiz için kendimizi mutlu etmek için
ufakta olsa yapılan etkinlikler, alınan minik hediyeler büyük önem
taşımaktadır. İnsan önce kendini mutlu etmeli ki özel hayatında, iş hayatında
ve sosyal hayatında da mutlu ilişkiler kurabilsin. Mutluluk günlük yaşamda
önemli bir kavramdır. Bunun farkına varmak ve hayatımızı ona göre yaşamak bize
büyük artılar sağlamaktadır. Mutluluk denen kavram, bireyin sahip olduğu olumlu
ve olumsuz duygulara ve yaşamdan aldığı doyuma ilişkin olarak yaptığı öznel ve
bilişsel bir değerlendirme sürecidir. İnsanın mutlu olması hoşnutluk yaratan biyolojik
ve psikolojik bir durumdur. Mutlu olmanın ne kadar önemli olduğunun
farkındalığını kazanmak insan olarak bizleri bir adım ileriye
taşıyabilmektedir. Bunun yanında kendi mutluluğumuz için harcadığımız emeği ve
çabayı aynı şekilde özel hayatımızda karşımızdakinin mutluluğu içinde
harcamalıyız. Karşılıklı verilen değerler ve mutluluk ikili ilişkilerde bizi
daha çok motive etmektedir. Bilimsel araştırmalarda,
evlilik, karşılıklı olarak beklentilerin karşılanmasına, fiziksel ve duygusal
ihtiyaçların elde edilmesine aracılık eden, iş birliği ve dayanışmayı sağlayan
ilişki biçimi olarak tarif edilmektedir. İnsan yaşamını psikolojik, sosyal,
ekonomik vb. yönlerden etkileyen evlilik, bireylerin mutlu olmaları ve bu
ilişkiden doyum sağlamaları beklenmektedir. Bu doyum, çiftlerin ilişkiden ne
beklediğini ne ile memnun olduğunu ve eşlerden her birinin partneri ile kurduğu
duygusal ilişkiden ne derece memnun kaldığını içeren bir kavramdır. Aynı
zamanda bireyin duygusal yönlerini, herhangi bir sorunu ela alma, çözüm üretme,
aile kurallarını oluşturma gibi yönleri de içermektedir. Sizin de yaşamış
olduğunuz durumları ele aldığımızda, sizden istediğim yazmış olduğum bu yazıyı
şimdi tekrar odaklanarak okumanız. Okurken ilk olarak bireysel
anlamda varsa hangi konularda eksikliğiniz ve fazlalığınız olduğunu, İkinci olarak özel
hayatınızda varsa hangi konularda eksikliğiniz ve fazlalığınız olduğunu, Üçüncü olarak sizce
eşinizin varsa hangi konularda eksikliği ve fazlalığı olduğunu, Dördüncü olarak elinizde
bir sihirli değnek olsaydı, varsa kendinizde ve eşinizde değiştirmek
istediğiniz şeyler nelerdir? Kelime veya cümle
kısıtlaması olmadan, kısa birkaç kelime veya cümleyle ya da uzun cümlelerle dilediğiniz
şekilde yazmanız. Kendinizi koşulsuz
sevdiğiniz mutlu ettiğiniz ve huzurlu olduğunuz günler dilerim. Uzman
Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com
busra.kara@icloud.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
BOŞANMA SÜRECİ
- 14/05/2024
Boşanma, evlilik birliğinin resmi olarak sonlandırıldığı bir hukuki süreçtir. Boşanma süreci genellikle üç aşamadan oluşur: Boşanma öncesi, boşanma sırası ve boşanma sonrası.
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER
- 01/02/2024
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN YEME BOZUKLUKLARI
- 01/06/2023
Beslenme kriteri bireyin yaşamını devam ettirebilmesi, sağlıklı olmak ve büyümenin devamı için çok önemlidir.
“BANYO YAPMAK İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜ”
- 24/04/2023
Bazen anne babalar bebekken sudan çıkmak istemeyen çocuklarının büyüdükçe yıkanmak istemediklerinden ya da el ve ayaklarını yıkamaya tepki gösterdiklerinden yakınırlar.
“ÇOCUĞUMUZDAN BOŞANIYORUZ”
- 23/03/2023
Anne babası çatışma halinde olan çocukların, anne babalarından anlayış ve sabır gibi beklentileri olur.
AKRAN ZORBALIĞI
- 01/02/2023
Akran zorbalığı, çocukların kendi yaş gruplarında olan bir ya da birkaç kişiye; sosyal, fiziksel, sözlü ve cinsel olarak zarar vermeleridir.
TERKEDİLME KORKUSU
- 12/01/2023
Yeni bir ilişkiye başlama ihtimali olduğunda nasıl olsa bu da beni terk edecek diye düşünüp hiç başlamamayı tercih ediyor musunuz ya da tam tersi çok fazla ısrarcı oluyor musunuz?
ÇOCUK İLE YETİŞKİN
- 21/12/2022
Çocuk ile yetişkinin arasındaki sorunların pek çoğu, çocukların olgunlaşmaları için onların zamana ihtiyaçları olduğunu dikkate almamaktan kaynaklanır.
OKULA GİTMEK İSTEMEYEN ÇOCUKLARI OKULA HAZIRLAMA
- 09/09/2022
Çocuklara okulu evde sevdirmeye başlamak gerekmektedir. Okuldan bahsetmeyi doğru zamanda, doğru koşullarda, çocuğunuz sıkıldığında veya evin yetersiz olduğu zamanlarda yapın ki çocuğunuz okula heveslenebilsin.
Devamı