Ekrem Çulfa
Tarihin en büyük filozoflarından Bertrand Russell’ın aykırı
kitaplarından ‘Mutlu Olma Sanatı’, ufkunuzu geliştirip bakış açınızı
değiştirecek yaklaşımlar sergiliyor. İşte hayata karşı duruşunuzu sorgulamanıza
neden olacak altı harika yaklaşım. 1) Mutluluk iş hayatında ve ilişkilerde dışa dönük bir tutum
izlenerek elde edilir. Ve sonra kişinin
kendi içine dönmesiyle, endişe ve korkulara teslim olmasıyla kaybedilir. Bertrand Russel mutluluğu içeride değil dışarıda arayın
diyor. İçe dönük insanların dışa dönük olanlara göre problem çözme yetenekleri
daha zayıf olduğu aşikar. Bu zayıflık kafanızı meşgul eden hayatınızı
sürdürebilmenizi engelleyen baş etmenlerdendir. Kendi içine kapanmak yerine
problemlerinden sıyrılabilmek için çeşitli aktivitelere katılabilirsiniz ya da
sorunlarınıza arkadaşlarınızla çözümler arayabilirsiniz. Özellikle ikili ilişkiler de çiftler, ilişkinin ilk
zamanları adeta yapışık ikizler gibi hareket etmenin iyi bir şey olduğunu
düşünerek hareket etme meylindedirler. İş haricinde ki tüm vakitlerini
birbirleri ile doldururlar. İlişkinin ilk zamanları içlerinde ki doymak
bilmeyen sevme ve sevilme ihtiyacının doğal sonucudur belki de bu. Fakat
zamanla birbirlerinin dışında bir şeyler yaparak mutlu olmanın nasıl bir şey
olduğunu unuturlar. Ve kaçınılmaz olan zaman içinde gerçekleşir. Birbirlerini
tüketmeye başladıklarının farkında olamazlar. İçinizde ki keşfetme ve yenilenme duygunuzu muhafaza edin.
Partneriniz olmadan yapılacak
aktivitelere ve arkadaşlarınıza zaman ayırın. Ruhunuzu farklı
kaynaklardan da besleyin ki oradan aldığınız pozitif enerjiyi yine partnerinize
ve ilişkinize akıtabilesiniz. 2) Bertrand Russel insanın başı derde girdiği zaman kendine
sorunu çözmek için o an yapabileceği bir şey olup olmadığını sormasını
öğütlüyor. Eğer varsa, yapın. Eğer yoksa bir şey bulana dek meseleyi bir kenara
bırakın. Kısacası boşa kürek çekmemek gerekiyor. Çoğumuz bir soruna
takılı kaldığımız için günlük hayatımızdaki işleri aksatıyoruz. Bu da iş
birikimine sebep olup bizi, her şeyi aynı anda yapmak zorunda bırakıyor.
Yapmamız gerekenleri öncelik sırasına koyup aşama aşama ilerlemek en iyi yol
gibi duruyor. Pek çoğumuz ACİL yapılacakların kıskacı altında stres
biriktiriyoruz. Bunun sebeplerinden birisi de ertelemelerimiz. Ve çoğu zaman
geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları arasında sıkışmış durumdayız.
Anda kalmayı ve önem-önceliklerimizi belirlemeyi öğrenmeliyiz artık. Kafamızı
meşgul eden soruna Anda soru soralım. ‘’ Şuan seni çözebilir miyim? ‘’ Cevap ‘’
Hayır’’ ise o sorunu hemen derin dondurucuya yerleştirelim. Ne zamana kadar?
Çözüm zamanı için gereken AN gelene kadar. 3) Hiçbir insanın gücü sınırsız olamayacağı için doyumsuz
olanlar eninde sonunda aşamayacakları engellerle karşılaşacaklardır. Doymak bilemeyen nefsimiz yüzünden kendimizi gereksiz
zorluyoruz. Kanaatkarlık hayatımızın anahtar kelimelerinden birisi olması
gerekirken arka sıralara ittiklerimizden biri oldu. “Neden daha fazlası olmasın ?” sorusu bazen bizi ileriye
taşırken bazen de elimizdekilerin kaybına sebep olmakta. Bu durumda mantık
devreye giriyor. Atacağımız adımları iyice tartıp öyle atmalıyız. İnsanın hedefleri olması onu daima ileriye taşır ve dinamik
tutar. İstemeli, harekete geçmeli, başarmalı ve şükretmeliyiz. Kendimizi taktir
etmeliyiz. Güzel ve faydalı işler yapmalı ve paylaşmayı da bilmeliyiz. 4) Dünyaya açılın, bir korsan olun, Borneo’da bir kral,
Sovyet Rusya’da bir işçi olun; ilkel fiziki gereksinimlerin hemen hemen bütün
enerjinizi yutacağı bir hayata başlayın. İlkel fiziki gereksinimlere yemek, barınma ve ulaşım gibi
örnekler verebiliriz. Kısacası hayatımızı idame ettirebilmek için gerekli olan
her şey. Tabi tüm bunları yapabilmek için de belli bir para lazım. Hepimiz bu
parayı kazanmak için çalışıyoruz. Çalışmayan, herhangi bir uğraşı bulunmayan
insan, enerjisini atacak başka yerler arıyor. Bunu yaparken de telafisi güç
olan hatalardan kaçınmakta zorlanıyor. İşte Bertrand Russell bundan bahsediyor:
Fazla enerjimizi ilgi alanlarımız olsun, işimiz olsun çeşitli alanlara
yaymalıyız. Bir bütünün parçası olduğunu unutmadan yaşamalı ve yaşam
enerjimizi yine yaşamda ki amacımıza akıtmalıyız. Yaşarken yaşatmak hedefi
insanı ve insanlığı çoğaltacaktır. İlkel fiziki ihtiyaçlarımızın ötesinde bir
varlık olmanın ötesine geçmek enerjimizi çoğaltacaktır. 5) Asıl sorun, hayatı bir rekabet, hem de yarışmayı
kazananın saygıyı da kazanacağı bir rekabet olarak gören bir felsefenin
benimsenmiş olmasından ileri gelmektedir. Kendisini sürekli birileriyle kıyaslayan kişiler hiçbir
zaman mutluluğa erişemez. Hayattaki en büyük rakibimiz kendimiz olmalıyız. Her
zaman nasıl daha ileriye gidebiliriz diye düşünmeli ve bunun yolunu aramalıyız.
Saygıyı hak eden işini dürüst ve düzgün yapanlardır, her zaman en iyiler
değildir. Bütünün hayrına çalış ve kendini her gün ileriye taşı. Kendi
için yaşayan insan, kendini diğerleri ile kıyaslama psikolojisinden kurtulamaz.
Bu kıyas hırs ve haset enerjisi açığa çıkartacağından, başarısı bile kişiyi
mutlu etmeyecektir. 6) Güç ya da endişe verici bir karar alınması gerektiğinde
olanca aklınızı o iş üstünde toplayıp kararlarınızı verin, karar verdikten
sonra da, yeni bir gerçekle karşılaşmadıkça o kararı yeniden gözden geçirmeye
kalkışmayın. Kararsızlık kadar yorucu ve yararsız bir şey yoktur. Karar sürecinde eldeki verilerin değerlendirilip öyle ya da
böyle en mantıklısında karar kılınması gerekir. Hepimiz sıfır zararla işin
içinden çıkmaya çabalarız ama bazen hayat kartları kapalı oynar. Bu gibi
durumlarda analiz yeteneğimizle en doğruya yönelip bir sonraki aşamaya geçmek
en sağlıklısı olacaktır. Eğer sonrasında karşımıza daha iyi bir fırsat çıkarsa
meseleyi tekrar masaya yatırabiliriz. Karar vermek, zor durum ile aranıza boşluk oluşturmaktır.
Bak evrene, her iki şeyin arasında bir boşluk var. Kelimelerinin arasında da
boşluk var. Boşluk olmasa iki kelimeyi birbirinden ayırabilir miydik?
Anlayabilir miydik? Karar verdiğin anda,
zor süreç ile aranda boşluk oluşacak. Ve bu da yeni alanların
(olasılıkların) oluşmasına hizmet edecektir. En kötü karar, kararsızlıktan
iyidir dememişler boşuna. Tüm bildiklerine rağmen daha mutlu, başarılı ve doyumlu bir
hayat için profesyonel destek alabilir ve kendi farkındalığına bir yolculuğa
çıkabilirsin. Ve hatırla ki mutluluk, sonda değil, yürünecek yoldadır. Sonuçta
değil süreçtedir. Kendin OL, dengeye GEL… CEOtudent’ te teşekkürler. Yüksel Köksal Sosyolog & Aile Danışmanı & Kişisel Gelişim
Profesyoneli Whatsapp destek ve randevu hattı: 0535 433 66 20 Mylife Danışmanlık: 0544 724 36 50
yukselkoksal10@gmail.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
CİNSELLİK KADINLARIN ANLAM DÜNYALARINDA FARKLI BİR KÖŞEYE OTURUR
- 31/03/2019
Modern toplumlarda kadınlar için cinselliğin anlamı da farklıdır.
ANNELİK VE CİNSELLİK İKİLEMİNDE YANLIŞ BİLİNEN KONULAR
- 31/03/2019
Anne olmak isteyen kadınlar farklı nedenlerle doğal ilişki içinde çocuk sahibi olamayabilirler.
ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ VE KURTULMA ÖNERİLERİ
- 09/03/2019
Toplumda çok fazla önemsenmiyor ama özgüven eksikliği çocuk yaşlarda başlayıp yetişkin dönemde; depresyon ve sosyal fobi gibi rahatsızlıklara yol açabiliyor.
Pedagojide güvenli bağlanma nedir?
- 22/02/2019
Çocukların kimliklerini oluşturabilmesi, benliklerini tanıyabilmesi ve karakterini zarara uğratacak tehlikelerden korunabilmesi için en önemli yapı güvenli bağlanma köprüsüdür.
DUYGUSAL VE FİZİKSEL İHTİYAÇLARIMIZ İLİŞKİLERİMİZİ NASIL ETKİLER?
- 10/02/2019
İhtiyaçlarımız bizi motive eder, yönlendirir ve harekete geçirir. Var olan enerjimizi ihtiyaçlarımızı tatmin etmek için harcarız.
HAYATINIZIN AŞKINI BULAMAMANIZIN ALTINDA YATAN 5 SEBEP
- 04/01/2019
Hayatınızın Aşkı Diye Bir Şey Aslında Hiç Yoktur
AYNA HASTALIĞI: DİSMORFOFOBİ
- 03/11/2018
Dismorfofobi olarak da bilinen beden dismorfik bozukluğu, dünya çapında sıkça görülen şiddetli bir zihinsel rahatsızlıktır.
BİÇTİĞİNİ BEĞENMİYORSAN EKTİĞİNE BAKACAKSIN
- 27/01/2018
Geçen gün yakışıklı bir delikanlı ile tanıştım, 12 yaşlarında olmasına rağmen lise çağlarındaymış gibi olgun ve mükemmel bir delikanlı. Annesi ANA-BABA FARKINDALIĞI eğitimi sınıflarımdan birindeydi ve en heyecanlı öğrencilerimdendi.
KARNEDE Kİ KÖTÜ NOTLARIN SORUMLUSU KİM?
- 25/01/2018
Çocuklarımız çalışmalarının karşılığını ellerine tutuşturulan bir karne ile size getirecekler ve belki de bazılarımız sonuçtan fazla memnun kalmayacak.
Devamı