Ekrem Çulfa
DUYGULARIMIZ VE BİZ ‘İyi yada kötü duygu’ yoktur. Biz
genellikle öyle olduğuna inanır veya nasıl
hissedersek öyle olduğu-na dair
genel bir kabule varırız. Duygular bizi daha çok yada daha az cana ( ruh’a) yakın hale getirirler. Her
birinin özel görevi vardır. Hepsi hayatımızı idame ettirmemiz için gereklidir
ve onların hiçbiri Nedensiz değildir. Bizlere yol gösterici –uyarıcı
niteliğindedirler. Eğer onların Ne demek istedğini anlarsak ,duygularımızı
tanırsak ,psikolojik , bedensel ,bilişsel ve sosyal gelişmememizde bizlere
derin bir idrak sonucunda değişim ve dönüşüm de katkı sağlar. Yaşama-İnsanlara karşı harekete geçmemizi sağlayan
dürtütülerimizdir duygular. Her duygu
bizi olumlu yada olumsuz harekete yöneltir. Önemli olan olumsuz duyguları
tanıyıp bunları olumlu yöne çekebilmek ve yolumuzda birer fener,harita görevi olarak kullanabilmektir ! Duygusal
repertuarımızdaki her duygunun bizim için özel bir anlamı ve rolü vardır. Duygularımızın
birkez bilincinde olabilirsek hayatımızı olumlu yönte kontrol edebilir ve
duygularımız sayesinde onlarla pozitif etkileşimde kalabiliriz. Bunun için öncelikle zihnimizin duygusal ve
akılcı olmak üzere iki yapısı olduğunu bilmenizde fayda var . Mesela birinin dolan
gözlerinden ,söylediği sözlere karşı üzüntülü olduğunu anlamak bir ‘kavrama
edimidir’ bunun sebebi biri duygusal zihinden ,diğeri ise akılcı zihinden
kaynaklanır. Aslıı-nda biz iki zihine sahibiz; birisi düşünüyor biri
hissediyor. Bu iki yapı sürekli bizim yaşantımızı oluşturmak için etkileşim
halindedir. Akılcı olan zihin , farkında olduğumuz bir kavrama
tarzıdır;bilincimize daha yakındır ,düşüncelidir ve tartıp yansıtabilir. Bunun
yanı sıra fevri ve güçlü ,bazen de mantıksız olan bir kavrama sitemi vardır ki
bu da duygusal zihindir. Bu duygusal- akılcı ikililiğin
sizler tarafından en bilinir izdüşümü kalp ve kafadır. Bir şeyin doğru olduğunu
kalpten bilmek, akılcı zihinle düşünmekten farklıdır. Bir biçimle derinden emin
olmaktır. Zihin akılcı-duygusal dengesinin belirli bir orantısı vardır; hisler
yoğunlaştıkça duygusal zihin devereye girer ve akılcı zihin etkisini yitirir.
Yaşantımızın tehlikede olduğu- ve durup ne yapabileceğini düşünmenin hayatımıza
mal olacağı- durumlarla duygu ve sezgilerimizin anlık tepkilerimize rehberlik
etmesi , bir üstünlük sayılır. Bu iki zihin sayesinde duygularımızı
tanımlar ve onları yönlendiririz. Ayrıca
birbirleriyle uyumlu olan bu iki zihin farklı bilinç biçimleriylede kaynaşarak
hayatta yol almamıza yardımcı olurlar. Onlar denge halindedirler ve
tamamlayıcıdırlar. Şimdi sizlere İnsanoğulunun dört
temel duygusundan başlayarak, Hz.Adem’den
kıyamete kadar Üç vücudla Hanif
Fıtratıyla yaratılan insanın Akıl sahibi olmada etkileşim halinde olduğu
3 yapıdan ve bunların hayatımızı nasıl etkilediğine dair açıklamalar yapacağım.
Öfke : İçten olan duygudur. Bir dürtü
ile başlar, bir şeyin veya bir kimsenin bizden ayrılması, bizi rahatsız eden
bir şeyden kurtulmak, haksızlığa uğramak veya bize zarar veren şeyler gibi.Öfke,
bazen istediğimiz şeyin farkına varmamızı sağlayarak bize yardım eden veya
tehdit etme ihtiyacına ikna eden enerji patlamasını ima eder. Bu yüzden, her
zaman “olumsuz” olarak düşünülmemelidir. Bazen, eğer bu duyguyu aşırıya
kaçırırsak ne olduğunu çözmeye yardım etmek yerine, daha büyük bir probleme
dönüşür.Öfke üzerimize yük olan her şeyden kendimizi temizlememize yardım eder.
Ancak bunun olabilmesi için onu tanımalı, kabul etmeli ve doğru şekilde
yönetmeliyiz. Öfke hissettiğimizde ,kan akışı bir silahı tutmayı ya da düşmana
vurmayı kolaylaştırıcı şekilde ellere yönelir; kalp atışı hızlanır ,adrenalin
gibi hormanların hızla salgılanmasıyla birlikte çevikçe hareket etmeye yetecek
güçte enerji meydana gelir . Korku : Biz Psikologlar tarafından
“geri çekilme” olarak bilinen duygudur ve görevi bizi yakın zamanda oluşacak
bazı tehlikelere karşı uyarmaktır. Bu tehlikeler dışarıdan gelebileceği gibi,
kendimize vereceğimiz zarar da olabilir.Aynı zamanda, tehdit olarak gördüğümüz
durumlarla yüzleşme kapasitemizi değerlendirmemizi sağlar. Eğer korkumuzu
tanımayı ve kontrol etmeyi öğrenirsek, sağduyulu davranabilir ve kendimizi
panik, fobi ve dikkatsizlikten uzak tutabiliriz. Korku hissettğimizde kan
kaçmayı kolaylaştırmak için bacaklardaki gibibüyük kas iskelet kaslarına
yönelir ve sanki yüzdeki kan çekilir ,bu da kanın donduğu hissini verir . Bu
arada saklanmanın iyi bir alternatif olduğunu anlamak için beden bir anlık
donar. Beyin duygusal merkezlerindeki devreler onu alarma geçirip harekete
hazırlamak üzere hormon salgılamasını başlatır.
Dikkat, nasıl tepki verilmesini değerlendirmek için yaklaşan tehlikeye
odaklanır. Mutluluk : “Açılma duygusu” olarak da
bilinir. Diğer insanlar ile bağ kurmamıza yardım eder, ve içten duygular
arasında (öfkenin yanında) yer alır.Bu duygu, şefkat, duygusallık, ve şehvet
gibi çok değişik yollarla kendini dışa vurur. Eğer mutluluğu doğru yönetirsek,
huzur ve doygunluğu elde ederiz. Eğer iyi bir şekilde yönetmeyi bilmiyorsak,
üzüntü, coşku ve hayal kırıklığı getirecektir. Beyin merkezinde olumsuz
duyguları engelleyip bir enerji artışına yol açarak kaygı verici düşünceleri
durduran bir etkinlik söz konusudur. Ancak bedeni rahatsız edici duyguların
yarattığı biyolojik uyarılmadan kurtaran sükunet hali dışında ,belirli bir
fizyolojik değişim görülmez. Bu
konfigürasyon bedene genel bir dinlenme sağlar ayrıca kişiyi elindeki işi
yapmaya ,çeşitli hedeflere ilerlemeye hazır ve istekli kılar. Üzüntü Üzüntü geri çekilme grubunda yer
alır ve en yansıtıcı duygudur. Her zaman geçmişte yaşanan bir şeyi hatırlatır
ve görevi hasretini çektiğimiz veya kaybettiğimiz bir nesnenin, durumun veya
kişinin bilincinde olmamıza yardım etmektir. Üzüntü ayrıca bize ait olmayan
veya bizim için kötü olan bir şeyden ayrılmamıza veya onu bırakmamıza yardım
eder. Üzüntünün son görevi ise diğer insanların bize eşlik etmesine ve çok
zayıf veya bağımlı olmaktan kaçınmamıza izin vermektir.Esas işlevi ,yakın
birinin ölümü veya büyük bir hayal kırıklığı gibi önemli kayıplara uyum
sağlamaya yardımcı olmaktır. Üzüntü enerjiyi azaltır
,derinleşip depresyone yaklaştıkça da
metabolizmayı yavaşlatıp hayatta zevk alınan şeylerden uzaklaşmaya yol açar. Bu
içe dönüklük ,kaybın veya kırgınlığın yasını tutup sonuçlarını değerlendirmeyi,
sonra da artan enerjiyle yeni başkangıçlar planlamayı sağlar. Sevgi : Sevecen duygular ,perasempatik
uyarılmayı sağlar ,bu ise korku ve öfkeden görülen ‘ savaş ya da kaç’ durumunun
fizyolojik karşıtıdır. ‘Gevşeme Tepkisi’ denen parasempatik model, işbirliğini
kolaylaştıran ,genel bir huzur ve tatmin yaratan bedenin her yerine yayılmış
tepkileri kapsar. İnsan Tasavvuf Psikolojisinde , yukarıda da bahsettiğim Modern Psikolojinin izahından
çok daha derin boyutlu ve dört temel duygudan çok daha fazlasını barındıran bir
yapıdır. İnsan duygularının çok daha ötesinde olan özü ile bütünlük içindedir
ve kendini tanıyarak eksik ve yanlışlarını düzeltme imkanı vardır. İnsanın
dönüşümü duygularından çok daha fazlası olan varoluşundaki yapıyı tanımakla
başlar . Hz Adem’den bu yana insan üç Vücudla ( Fiziki Vücud, Nefs / Ruh) Yaratılmıştır ; Fiziki Vücud: Hicr 26 : Andolsunki biz İnsanı
‘Hamein mesnun olan salsalinden’ / Standart insan şekli verilmiş ve organik
dönüşüme uğramış salsalinden yarattık...
Nefs: Şems
7 : Yemin ederim ki O nefs , sevva edildi ( 7 kademede) . 1)
Nefs-i
Emmare (Beden) / 2) Nefs-i Levvame ( Nefs) / 3) Nefs-i Mülhime (Kalb) / 4)
Nefs-i Mutmaine ( Ruh) / 5) Nefs-i Raziyye (Sır) / 6) Nefs-i Merziyye ( Hafi) /
7) Nefs-i Kâmile (Ahfâ ) Ruh
: Secde 9 : Sonra
Onu sevva etti. Ve onun içine ruhundan üfledi ve sizde işitme hassası ,fuad(
idrak etme) hassası kıldı. İnsan
bu üç yapısıyla Akıl eder ve yaşar. Nefs
İdrak edildiği müddetçe kişi Doğru akıl sahibidir ve olumsuzlukları doğru yola yönlendirme
becerisini geliştirebilir. *Nefs
denen yapıda insanı olumsuz etkileyen afetler vardır bunlar; Cehalet, cimrilik,
iptila, kötü alışkanlıklar, kin ve nefret, haset, dedikodu ve gıybet,
düşmanlık, kibir, küfür, gurur, isyan, fitne –fesat, hırs-şehvet, nankörlük,sabırsızlık,vefasızlık,öfke, yalan,zan,zulüm,... bu kötü huylar güzel olanı
bulmamız için anahtar vazifesi görmektedir, güzel olanla şifalanmak için çürük
yanlarımızı bulup, idrak ve kabul ilacıyla psikolojik,sosyolojik olarak öz
bilincimizi daha sağlıklı hale getirebiliriz. Nefsini bilen kendini bilir
,Kendini bilen Hakkı- Hakikati bilir ! Diğer
yapı olan *Ruh’ da ise insanı olumlu etkileyen Hasletler vardır bunlar;
İlim,cömertlik,ketumiyet ,tevhit, edep, kanaat, itaat, faziletler,
sevgi,tevazu, iman, meziyet,samimiyet, adalet,hakikat,sabır,sükunet,
doğruluk,ihlas, sekinnet, vefa, şükür, ... İnsanoğlu
bu Afetlerle Akla ulaşır ise ( Şerri Emreder) : Olumsuz duygular ve durumlar
üzerine yaşamaya devam eder ve değişmek ve dönüşmek yerine geriler ve yerinde
sayar. Bedensel,ruhsal olarak da daha çok hastalanmaya başlar. Lakin İnsanoğlu
Hasletlerle Akla ulaşır ise ki bu Hayrı emreder, insanda tekamül dediğimiz
kendini tanıma ve gelişme aydınlanmaya başlar . Bu aydınlanma ile insan
ruhsal,bedensel ve bilişsel olarak daha derin bir idraka sahip olarak hayatını
ve duygularını pozitif yönde şekillendirme becerisini kazanmış olur. En
önemlisi de dert olarak gördüğü ne var
ise onları kendine derman olarak görmeye başlar ve olumsuzluklarla(Sosyal ve
Psikolojik) başetmeyi öğrenir. ‘’
İnsan Aklı’nın yapması gereken şey Erdemli olan tek yoldan yaşam sürmesidir .Erdemli
bir yaşam ,öz varlık bilinciyle hisseden,yaşayan ve düşünen insanların işidir.
‘’ ! Psikolog
Büşra Yurtsever
psk.busra.yurtsever@gmail.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
Psikolog Büşra Yurtsever KİMDİR ?
- 21/07/2018
Psikolog Büşra Yurtsever KİMDİR ?
Psikolog Büşra Yurtsever Psikoloji Lisans Mezunudur. Eğitim süreci boyunca ve sonrasında çeşitli kurumlarda çalışarak , seminerler -kongreler ,araştırmalar ile de destekleyerek mesleki sahada kendini geliştirmeyi