Ekrem Çulfa
DUYGUSAL EMEK Küreselleşme ile birlikte bir çok alanda yeni yönetim
politikaları ortaya çıkmıştır.Bu politikaların uygulandığı alanlardan biri de
hiç şüphesiz çalışma alanıdır.Özellikle şirketler,hizmet kalitesini
arttırabilmek ve var olan rekabet ortamı ile yarışabilmek adına,çeşitli yönetim
stratejileri geliştirmişlerdir.Duygusal emek olgusu,bu yeni stratejilerden
biridir.Çalışan bireylerin,şirketlerin amacına hizmet edebilmek
için,kendilerinden beklenen şekilde davranmaları gerektiği duygusal emek
kavramı;ilk defa 1983 yılında Sosyolog Arlie Hochschild tarafından “The Managed
Heart”isimli kitapta ele alınmıştır.Hochschild duygusal emek kavramını;Yüzde ve
bedende kamusal olarak toplumsal olarak gözlemlenebilen yüz ve beden
gösterimlerinin oluşturulması için duyguların kontrol altına alınması ve
yönetilmesi şeklinde açıklamıştır.Bu süreç bir ücret karşılığı satıldığı için
bir emek olarak nitelendirilmiştir.(Hochschild,1983). Duygular Hochschild’in de açıkladığı gibi ticarileştirilmiş
alınıp satılan bir meta haline gelmiştir.Aynı zamanda iş ortamını
sahne,çalışanları aktör,müşterileri ise seyirci olarak nitelendirdiği bir oyun
olarak ifade etmektedir. Hochschild,bireyin duygusal emek davranışını yüzeysel ve
derin davranış olarak iki farklı boyutta incelemiştir. Sosyal kimlik kuramcısı olan Ashforth yüzeysel
davranışı;bireyin gerçekte hissetmediği duygularını jest,mimik ya da ses tonu
gibi fiziksel ifadelerini de kullanarak sergilemesi olarak açıklamıştır.Burada
ifade edilen bireyin o an hissetmiş olduğu gerçek duygular yerine,işin
gerekliliğine uygun olan duyguyu ortaya koymaya çalışması,Hochschild’in
belirttiği gibi rol yaparak aktör konumda olmasıdır.Samimi duygular
yerine,şirket ya da kurumun politikasının kurallarına uygun duygular
sergilemeye çalışılmaktadır.Bu durum, bireyin gerçek hissettiği duygular ile o
an sergilemesi gereken duygular arasında bir çatışma durumu oluşturabilecek ve
bireyi olası bir duygusal tükenme yoluna götürmeye neden olabilecektir. Kendimizi,kabin memuru,öğretmen veya bir garson olarak hayal
edelim.O gün kendimizi mutsuz,enerjisi düşük ve yorgun hissedebiliriz.Fakat
duygusal emek kurallarına göre,bu duyguları bastırıp,daha
canlı,güleryüzlü,neşeli görünmek durumunda kalırız. Hochschild,derin davranış kuralını açıklarken,bireyin
duygusal bir çaba sarfederek,karşısındaki kişi ile empati kurmaya
çalıştığını,onun almış olduğu hizmetten memnun kalmasını sağlamak adına,olumlu
duygularla yaklaşmak için çok fazla çaba harcadığını belirtir.Bu davranışı
sergileyebilmek için düşünceler,imajlar ve deneyimlerin ortak bir duygu
yaratması için hayali olaylar oluşturulur. Birey bu noktada, güzel şeyler düşünerek kendini motive
etmeye çalışır.Kendini pozitif bir ortamın içine sürükleme çabası
içindedir.Yüzeysel ve derin davranış türündede,duygusal uyumsuzluk,çatışma ve
duygusal çelişki yaşanabileceğini söyleyebiliriz.Burada sarfedilen duygusal
çaba,bireyin kendi içinde çatışmasına,iş stresine,kendine yabancılaşma ve
duygusal tükenme gibi problemlere yol açabilir. TÜKENMİŞLİK KAVRAMI Bulunduğumuz Dünya’da,artık sıkça duymakta
olduğumuz,bizlerinde zaman zaman yaşamış ya da yaşamakta olduğu tükenmişlik
olgusu;Psikolog Maslach tarafından”İşi gereği uygun duygusal taleplere maruz
kalan ve sürekli diğer insanlarla yüzyüze çalışmak durumunda olan bireylerde
görülen fiziksel bitkinlik,uzun süreli yorgunluk,çaresizlik ve umutsuzluk
duygularının yapılan işe,hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla
yansıtılması ile oluşan bir sendrom olarak tanımlanmıştır.Bireyde hem ruhsal
hem de fiziksel bir enerji tükenişi meydana gelmektedir.Maslach’ın da
belirttiği gibi,işimiz gereği duygusal taleplere maruz kalıyoruz;bu noktada
duygusal emek olgusunun tükenmişlik sendromu ile ilişkili olduğunu
söyleyebiliriz. Duygularımızında artık çalışma hayatının bir unsuru olduğu
günümüzde,yaşanılan duygusal uyumsuzluk,iş görenlerde negatif bir
duygu,stres,gerginlik vb olumsuz psikolojik ruh hallerine sebebiyet
verebilmektedir.Rol yapmak zorunda olduğumuz durumlar bizleri yorabilmekte ve
tüketebilmektedir. Duygusal emeğin psikolojik sıkıntılara sebep olduğu
konusunda çalışmalar mevcuttur.Hochschild(1993)yılında yapılan araştırmada
kendine çevreye yabancılaşma ve duygusal emek gerektiren mesleklerde
tükenmişlik sendromunun görüldüğünü ortaya sürmüştür.Duygusal uyumsuzluğun iş
performansını etkilediği kadar insanların psikolojik durumları üzerinde daha
çok olumsuz etkiye sahip olduğunu ifade etmiştir. Nitekim yapılan araştırmalardada duygusal emeğin davranışı
ile çalışan bireyler üzerindeki olumsuz etki ve tükenmişlik sendromu arasında
yakın bir ilişkinin bulunduğu öğretmenler,bankacılar vd meslek grupları
üzerinde yapılan çalışma sonucu elde edilmiştir. DUYGUSAL TÜKENME Duygusal tükenme, işe karşı isteksizlik,iş
doyumu,çöküntü,kaygı,özsaygı,,öfke,kızgınlık vb duygular üreterek, iş
performansının zayıflamasına,hizmet kalitesinde düşüklüğe,özel ve kişisel
yaşamda problemlere,sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.Bahsettiğimiz bu
problemler,duygusal emek olgusunun birey üzerindeki olumsuz etkilerindendir. Duygusal emek tutumuna göre çalışan bireyler,zorlayarak
sergiledikleri duygu,tutum,ifadeler ile işteki rollerini içselleştirememeleri
halinde yaşamış oldukları çatışma ile kuralları psikolojik olarak reddedecek
duruma gelebilmektedir.Rekabet ortamının yaşandığı günümüz kapitalist
dünyada,çalışan bireylerin manevi dünyası da bir sermaye haline getirilerek
duygu özgürlüğü bastırılmakta yada bazı duygular uyandırılmaya
zorlanmaktadır.Kurumların,çalışanların duyguları üzerindeki bu kontrol
mekanizması,bireyi tükenmişliğin uçurumuna getirip işten ayrılma niyeti
göstermesine kadar getirebilmektedir. MYLİFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE KOÇLUKMERKEZİ
SİZDE
EĞER MYLİFE IN UZMAN PSİKOLOG VE PEDAGOGLARINDAN DESTEK ALMAK İSTERSENİZ BİZİ
ARAYABİLİRSİNİZ YA DAÇAĞRI NUMARAMIZDAN İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ … 0505 767 58 85
MERVE EGE
mervegeee@outlook.com.tr
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
İNTİHAR
- 16/10/2018
“Her nefis bir gün ölümü tadacaktır”
Ölüm hayatın en büyük gerçeği ve her canlının hakikatidir.İnsanoğlunun en büyük kaygısı ve korkusu,kimileri için kurtuluş ve özgürlük yoludur.
İNTİHAR
- 09/10/2018
İNTİHAR
BİR KADIN BİR HAYAT -
- 11/03/2018
’Şiddet yetersiz kimsenin son durağıdır.”(Isaac Asimov)
Kadına yönelik şiddet bu yetersizliğin ve acizliğin en acı ürünlerinden biridir.
-YALNIZLIĞA YOLCULUK-
- 17/02/2018
Ah ne çok şey yazılmış yalnızlığa, ne çok sözler söylenmiş...
“Yalnızlık tek kelime,söylenişi ne kadar kolay.Halbuki yaşanması o kadar zordur ki.”
-TOPLUM VE TÜKETİM AŞIKLARI-
- 30/01/2018
Postmodernizmin ve kapitalizmin politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan tüketim çılgınlığı,bir salgın hastalık gibi ilerleyerek,bireysel olmaktan çıkıp küresel bir boyut kazanmıştır