Ekrem Çulfa
-TOPLUM VE TÜKETİM AŞIKLARI- Postmodernizmin
ve kapitalizmin politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan tüketim
çılgınlığı,bir salgın hastalık gibi ilerleyerek,bireysel olmaktan çıkıp küresel
bir boyut kazanmıştır.Kapitalist ve postmodernist dünyanın empoze etmiş olduğu
“hızlı yaşa ve hızlı tüket”mesajı toplumları gereksinimleri çerçevesinde
tüketen toplumlardan tüketim toplumlarına dönüştürmüştür. Sosyolog
Jean Baudrillard’a göre;”Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki
ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey,tüketim mallarını satın
almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine
inanır.İnsan bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt
ettiğine inanırken,bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleşir.”Dolayısıyla
tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüşür.İnsani ilişkiler yerini maddelerle
ilişkiye bırakır.Artık geçerli ahlak,tüketim etkinliğinin ta kendisidir. Tüketim
çılgınlığı içerisinde,birey kendine maddelerden bir dünya yaratır.Bu dünya
artık onun egolarını tatmin etmeye çalıştığı,mutlu olmaya ve arzularına
ulaşmaya çalıştığı,sözde prestij ve imaj sağlayabildiği aldatıcı pembe bulutlar
görünümde siyah bir buluttan ibarettir.Birey,farkında olmadan bu tüketim
hastalığı içerisinde kendisini de tüketmeye başlamıştır. Zygmunt
Bauman’a göre;Tüketim toplumunun en belirgin özelliği akışkanlıktır.Bir
nesneden başka bir nesneye,bir arzudan başka bir arzuya geçiş ve bireyin baştan
çıkarılma durumu olarak nitelendirilebilir. Günümüz
toplumu tüketim arzusunun zirvelere ulaştığı tüketim toplumudur.Medya,reklamlar
ve teknoloji yardımı ile bireylere eksik olduğu gizli mesajlarla empoze edilir.Bu
eksikliğin çözümünü yine kendisi sunar ve bireyleri hızlı bir tüketime
yönlendirir. Tıpkı fil ve
avcıları hikayesi gibi... Filler çok
geniş vadilerde yaşasalar bile,her gün kullandıkları yoldan gidip
gelirlermiş.Fil avcıları da,fillerin geçeceği yolu derince kazarlar,üzerini
ince bir tabakayla örterler ve o yoldan geçen filin düşmesini sağlarlarmış.Fil
avcıları siyah elbiseler içerisinde,yüzleri maskeli olarak gelir,çukurda
çırpınan fili kırbaçla dövmeye başlarlarmış.Birkaç gün hiç yiyecek vermezler,fili
aç bırakırlarmış.Birkaç gün sonra aynı avcılar,beyaz elbiseler içerisinde,filin
sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar,yüzünü okşarlarmış.Bu
aldatmaca birkaç gün devam eder fili köleleştirip ölünceye kadar işlerinde
kullanırlarmış. Bizi de
avlıyorlar! Burada her
gün aynı yoldan geçen filler biz bireyler... Önce tuzağa düşürüp sonra sözde
yardıma gelen avcılarda postmodernist ve kapitalist sistemin ta kendisidir.Bu
bir psikolojik savaş yöntemidir. Sonuç mu? Modern
dünyanın tüketen köleleri!
mervegeee@outlook.com.tr
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
İNTİHAR
- 16/10/2018
“Her nefis bir gün ölümü tadacaktır”
Ölüm hayatın en büyük gerçeği ve her canlının hakikatidir.İnsanoğlunun en büyük kaygısı ve korkusu,kimileri için kurtuluş ve özgürlük yoludur.
İNTİHAR
- 09/10/2018
İNTİHAR
DUYGUSAL EMEK
- 02/06/2018
Küreselleşme ile birlikte bir çok alanda yeni yönetim politikaları ortaya çıkmıştır.Bu politikaların
BİR KADIN BİR HAYAT -
- 11/03/2018
’Şiddet yetersiz kimsenin son durağıdır.”(Isaac Asimov)
Kadına yönelik şiddet bu yetersizliğin ve acizliğin en acı ürünlerinden biridir.
-YALNIZLIĞA YOLCULUK-
- 17/02/2018
Ah ne çok şey yazılmış yalnızlığa, ne çok sözler söylenmiş...
“Yalnızlık tek kelime,söylenişi ne kadar kolay.Halbuki yaşanması o kadar zordur ki.”