TRAVMA
Yunanca bir kelimedir ve yara demektir.Yunanlılar bu terimi yalnızca fiziksel yaralanmalar için kullanmış olmasına rağmen günümüzde travma sık kullanılan kelimeler arasına girmeye başlamıştır ve duygusal yaralanmaları da kapsamaktadır.
Ancak her yaşanılan sıkıntı verici olay ''ruhsal travma'' olarak adlandırılamaz.Olayın niteliği kadar olay karşısında verilen tepkiler de önemlidir.Çünkü travmalarda kontrol bireyde değildir.Kontrol kaybı kişiyi boşluğa sürekler.Bu sebeple travma tanımı tam olarak gündelik hayatta kullandığımız yani başedemediğimiz durumlarda kullandığımız anlamda bir terim değildir.Bu nedenle travma kapsamlıdır ve tek boyutlu olarak düşünülemezdır.Travmanın tek bir tanımı yoktur.Birinci tanım:İnsan vücüdunun deri,kafatası,vs.gibi koruyucu organların önleyemediği ani hasarlar.İkinci tanım ise:İnsan bünyesinin dışarıdan yardım almadan iyileştiremeyeceği doku hasarıdır.Bu tanımlarla beraber ortaya atılan en geiş travma tanımı şu şekildedir;Aniden ortaya çıkacak insanın temel korkularını tetikleyen belli dinemikleri harekete geçiren ruh,duygu,düşünce, yapısını temelden sarsan ve dışarıdan yardım alınmadan iyileşmeyen bozukluklardır.Örneğin: Kanser öğrenildiği zaman travmaya sebebiyet verir.Kanser hastası olan hastalara doktoru tarafından kaç gün kaldı şekilde söylenmesi de travmaya neden olabilir.Ayrıca ani ölüm,acı bir şekilde ölüm de travmaya sebebiyet verebilir.
Travmatik olaylar bizim beynimizin belli başlı alanlarına etki eder ve hasar verir.Travmalarda en önemli kısım beyin sapıdır.Beyin sapı,tüm hayatta kalma fonksiyonlarımızı,uyku,vücüt ısısı,kalp atışı,vs. gibi yaşamsal fonksiyonların faaliyetini sağlar.Anne karnında .günden sonra gelişmeye başlar ve bu süreçte bebek annenin yaşadığı tüm dış etkenlerden gelen her türlü mesajı ve stres kaynağını kayıt altına alır ve ömür boyu beyin sapında taşır.Ve bu durum travmalarda beyin sapına ve beyin sapının fonksiyonlarına zarar verir.Bununla bereber travmalar limbik sisteme(duyguları kontrol eder) zarar verir.Çünkü travmalar duygusal bir süreçtir.Bunlarla beraber beynin mesaj merkezi talamus,uyku hafızasının tutulduğu alan hipokampusu ve kortizol hormonu salgılayan(travmalarda aşırı derecede salgılanır) olumsuz etkiler.
Travma türleri iki şekildedir:
1.Doğa Kaynaklı Travmalar.Bunlar;Deprem,sel,heyelan,çığ,volkan vs.Ancak doğa kaynaklı travma diye bir şey yoktur.Doğa kaynaklı travmaların hemen hepsini sebebi insanlardır ve bu sebeple doğa kaynaklı travmaları,insan kaynaklı travma grubuna dahil edebiliriz.Çünkü insanların açgözlülüklerinin,cehaletlerinin ve ihmalkarlıklarının bir sonudur tüm doğa kaynaklı olaylar.
2. İnsan kaynaklı travmalar.Bunlar;Savaş,tecavüz,taciz,istismar,işkence,zorunlu göç,trafik kazaları,yangın vs. gibi durumlar örnek gösterilebilinir.
Travmaların neden olduğu zarar ve kayıplar çok ciddi,ağır,geri getirilemez bir durumdur.Bunlar şu şekilde sıralanır.
1.Maddi zarar ve kayıplar:En tahammül edinilebilen kayıp çeşididir.Yerine konulacak tarzda kayıplardır
2.Duygusal karar ve kayıplar:Ölüm,yaralanmalara,anlatılmayan görüntüler vs. yerine konulamayacak ve geri getirilemeyen kayıplardır.
3. Tıbbi ve fiziksel zarar ve kayıplar:Kolu kopması,gözü çıkması,vücutta kalıcı yaralar ve izler,felçler vb.Gaziler örenk gösterilebilir.
4.İnançsal ve ahlaki zarar ve kayıplar:İşkenceler kişinin inancını ve direncini vermeye çalışırlar.
TSSB'nin Evreleri(Travmatik Olma Evreleri)
1.Travmatik olay
2.İkincil yaralanmalar(Mağdurun beklediği kurumlardan ve yerlerden yardımı almaması)
3.Kurban Süreci:Anormalikleri başlaması kişide klinik belirtileri ortaya çıkan kaçınmalar,öfke patlamaları,tekrardan o anı yaşamak.Kişi travmanın travma olduğunu fark edemiyor ve gerekli yardımı alamyor.Bu sebeple bireyin çevresindeki kişiler bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmalıdır.
4.Direnç-Direnme Süreci: Belirtiler devam eder bu aşamada ve konuştukça terapi yapıldıkça bireyde başka başka travmalar ortaya çıkar.Akut süreç bir ay sürer.Ancak 1 ay sürede kalkmazsa problem başlar ve kişide problemler ortadan kalkar.
5.Başarı Süreci:Belirtilerin azalmaya başladığı bu evre,kişinin hayatında büyük değişimlere yol açar.İleriki zamanlarda birey daha başarılı olur ve başka planlara yönelir.
TRAVMA İLE İLİŞKİLİ PSİKİYATRİK SENDROMLAR
Travma çok çeşitli psikiyatrik belirti ve hastalıklara yol açabilir. Akut Stres Tepkisi,Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB),Travmatik Yas, Depresyon, Somatoform Bozukluklar,Alkol-Madde Kullanım Bozuklukları,Anksiyete ve Mizaç Bozuklukları, Psikotik bozukluklar,varolan eski psikiyatrik bozukluğun alevlenmesi,kişinin toplumla uyumu ve iş,sosyal yaşantısında aksamalar, çalışma veriminin düşmesi travmatik olaylardan sonra en sık karşılaşılan psikiyatrik bozukluklardır. Ancaktravmalardan sonra en sık rastladığımız psikolojik sorunların başında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelir. TSSB genel toplum çalışmalarında %1-14 arasında görülür. Ciddi şiddet olayları,savaşlar ve doğal afetlerin yaşandığı bölgelerde %50'lerin üstüne çıkabilen oranlar bildirilmiştir. Ülkemizde yaşanan 17 Ağustos depremi'nden sonra yapılan çalışmalar, bölgede yaşayan kişilerin %40’ında TSSB bulguları görüldüğünü göstermektedir. TSSB diğer psikiyatrik hastalıkların sıklıkla eşlik ettiği (komorbid bozukluklar) bir bozukluktur.TSSB olan hastaların %80’ ninde başta depresyon olmak üzere diğer psikiyatrik hastalıklar görülür. TSSB'ye en sık eşlik eden hastalıklar arasında panik bozukluk, sosyal fobi,somatoform bozukluklar,alkol ve ilaç kullanım bozuklukları,kişilik değişiklikleri veya bozukluklarını sayabiliriz. Eşlik eden bozuklukların olması TSSB'nin seyrini olumsuz etkiler. Kadınlarda erkeklere göre daha sık TSSB gelişir. Travma sonrasında olayın etkilerinin devam etmesi, örneğin olayla ilgili yargılamanın sürüyor olması gibi etkenler,travma sonrasında yeterli fiziksel ve psikolojik desteğin sağlanamaması TSSB riskini arttırır.Tedavi edilmeme,yetersiz tedavi ya da uygun olmayan tedavi TSSB 'nin kronikleşmesine neden olabilir. Kronikleşen bozukluk kişinin iş,aile ve sosyal hayatını bozarak kişi ve toplum için önemli bir sorun haline gelebilir.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU NEDİR?
Posttravmatik stres bozukluğu, genellikle savaş, doğal afet veya cinsel - fiziksel taciz gibi son derece stresli bir olaydan sonra meydana gelir. Semptomları; depresyon, anksiyete (kaygı), geçmişe dönme (flashback) ve tekrarlayan kabusları içerir.Cerrahinin ilgilendiği travma şekli fiziksel travmalardır (yaralanmalar). Travmaların belkide en önemli yanı prematür ölümlere neden olmasıdır. İronik olarak travma aynı zamanda tıbbın gelişimine katkıda sağlamıştır (özellikle savaşlar ve trafik kazaları). Örneğin birinci dünya savaşı sırasında, Amerikalı cerrah George Crile, Jr. ‘ın (1907-1992) önerdiği intravenöz deniz suyu infüzyonu, sıvı tedavisi olarak askerlere uygulanmış ve daha sonra sivil hayata da geçmiştir. Yine şokun patogenezinin anlaşılması da bu döneme rastlar. Kore savaşı sırasında yaralının helikopterle hızlıca transportu ve hemorajik şokta elektrolit solüsyonlarıyla beraber kan transfüzyonu hakkında tecrübe kazanılmıştır.Travma sonrası stres hastalığı uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır.Toplumda ruhsal travma yaşayan pek çok kişi olmasına rağmen ancak bir kısmı (örneğin depremi yaşayanlarda %20’si) travma sonrası stres hastalığına yakalanır. Bu da bazı kişilerde hastalığa bir yatkınlık olabileceğini, ya da bazılarının hastalığa karşı daha dayanıklı olduğunu düşündürür. Ruhsal travmalardan sonra kimlerin hastalanacağını veya kimlerin uzun süre hasta olarak kalacağını önceden bilmek kişi ve ailesi için olduğu kadar toplum için de önemlidir. Özellikle deprem gibi felaketlerden etkilenen kişi sayısının milyonlarla ifade edilmesi konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSH’na daha sık yakalandığını gösteriyor: travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda TSSH erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin TSSH’na yakalanma ihtimali daha fazladır.Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır.Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur. Örneğin depremde enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: örneğin deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup kaldıklarını söyleyenler arasında TSSH oranları daha yüksektir.
Kaçınma ya da unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmıyor
Travma sonrasında kişinin olayın etkileriyle başa çıkmak için kullandığı yöntemlerin de sonuçları etkileyebileceği düşünülüyor. Olay olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha fazla gecikirken, sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşiyor. Kişinin elde edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide bulunuyor. Sosyal destek az ise özellikle depresyon belirtileri daha fazla hissediliyor.
Zaman travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmıyor
Yapılan çalışmalar travmalardan sonraki ilk günlerde olayı yaşayan kişilerin çoğunun ruhsal olarak etkilendiğini, korktuğunu, kabuslar gördüğünü, ancak bu belirtilerin birçok kişide günler veya haftalar içinde geçtiğini gösteriyor. Ancak etkilenen her 5-6 kişiden birinde belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca devam edebiliyor. Bu nedenle “zaman herşeyin ilacıdır” sözü herkes için geçerli değil.
Travma Sonrası Stres Hastalığı Belirtileri:
Yeniden yaşama (hatırlama):
Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine gelmesi sık görülür. Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir. Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu durumu öylesine gerçekçi yaşar ki, ona uygun davranabilir: örneğin gördüğü hayallerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya çalışabilir.
Kaçınma:
Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.
Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememek”ten farklıdır ve kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.
Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir. “Benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz” tarzında düşünme sık görülür. Kişiler olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bazen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bazı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler. Gelecekle ilgili plan yapılamadığı için sadece o günü yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.
Aşırı uyarılma:
Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Örneğin istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar. Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler.
Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin aniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar.
Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslerle kişi kolayca uyanabilir.
Tedaviler
Travma sonrası stres hastalığının tedavisinde hem ilaçların hem de psikolojik tedavilerin etkili olduğu gösterilmiştir. Travmatik olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı tedavi yaklaşımları planlanmalıdır:
Rahatsızlığın tedavisinin olduğunun bilinmemesi ve kişilerin travmayı hatırlamak istememesi yardım almayı geciktiriyor.
Travmadan az etkilenmiş, hayatını eskisi gibi sürdürebilen kişilere => bilgilendirme
Travmadan daha çok etkilenmiş, ciddi belirtiler yaşayan, ancak işini gücünü sürdürebilenlere => danışmanlık veya kısa psikolojik tedavi yaklaşımları
Hayatı ciddi derecede etkilenmiş, ağır belirtileri olanlara => yoğun psikolojik tedaviler, ilaç tedavileri veya hastaneye yatış.
Travma sonrası stres hastalığı depresyonla birlikte ise çoğu kez ilaç tedavisi eklenmelidir.
BELİRTİLERİ NE ZAMAN CİDDİYE ALMALI VE PROFESYONEL DESTEK İSTEMELİSİNİZ?
Gerçek bir tehdit ile karşılaşıp ve/veya fiziksel zarar görmüş yada buna doğrudan tanık olmuşsanız, bu esnada aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissettiyseniz,
Olayla ilgili anılarınız sık sık tekrarlanıyorsa,
Sık sık kabus görüyorsanız,
Bazen olay yeniden oluyormuş gibi hissediyor ve davranıyorsanız,
Olayı çağrıştıran her şeye karşı aşırı duyarlılık ve tepki gösteriyorsanız,
Olayın önemli bir bölümünü unutmuşsanız,
Her şeye karşı önemli bir ilgi azalmanız var ise,
İnsanlardan uzaklaşıyor ve yabancılaşma hissediyorsanız,
Bu belirtiler olaydan 1 ay geçtikten sonra da sürüyor ise;Bu belirtiler kişisel, sosyal ve mesleki hayatınızda bozulmalara sebep oldu is;Çoğu anne-baba çocuklarının korkuları ve endişelerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olabilirler. Ancak yardım edemedikleri zaman, bu onların başarısızlığı değildir. Çocuğunuzun aşırı derecede endişelendiğini gördüğünüz taktirde, zamanında profesyonel destek alarak sorunun büyümesini engellediğiniz gibi, normale dönme sürecini hızlandırmış olursunuz.Uyku problemleri birkaç geceden fazla devam ederse,size aşırı derecede bağımlı ve yapışık hale gelirse ve bu davranışı devam ederse,korkuları azalmak yerine giderek artarsa, profesyonel yardım almanızda fayda vardır.
İlaç tedavileri:
TSSH tedavisinde antidepresan ilaçlar birçok hastalık belirtisini yatıştırmakta yararlı oluyor. Özellikle depresyonla birlikte görüldüğünde TSSB tedavisinde antidepresanlar kullanılması gerekir. Tedaviler doktor kontrolünde sürdürülmeli, doktorun önerdiği tedavinin etkili olabilmesi için önerilen süre ve dozlara uyulmalıdır.
Psikolojik tedaviler:
Psikolojik tedaviler arasında etkili olduğu gösterilen tedavi türü ise bilişsel-davranışçı tedavi adı verilen yöntemdir. Bu tedavide kişinin belirtilerinin sürmesine neden olan hatalı düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi amaçlanır. Ayrıca korku nedeniyle kaçındığı durumların üstüne gitmesi sağlanarak bu durumlarda yaşadığı korkunun azaltılması sağlanır. Psikolojik tedaviler bu konuda eğitim ve deneyimi olan psikiyatr ve klinik psikologlar tarafından uygulanır.
Travma Sonrası Stres Hastalığı, kişiye ve ailesine büyük sıkıntı veren, ancak tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Travmalardan etkilenmiş birçok kişi:
1. yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmediği veya belirtileri kendi güçsüzlüğüne-eksikliğine bağladığı için,
2. sorunların tedavi edilebileceğini bilmediği için,
3. tedavi imkanlarına nasıl ulaşacağını bilmediği için,
4. maddi imkanları olmadığı için
5. sorunlarını konuşmaya utanıp sıkıldığı için veya rahatsız olduğu için tedaviye başvurmuyor olabilir.Oysa ki bu sorunların hem psikolojik açıdan hem de ilaçla başarılı biçimde tedavisi mümkündür. Ayrıca pek çok kişi, yardım kitapçıklarını okuyarak veya sorunu yaşamış başkalarından yardım alarak bazı sorunlarının üstesinden gelebilir.
İyileşme önündeki en temel engeller olan:
yardım aramaya çekinme,
umutsuzluk,
olayı hatırlamaktan kaçınma
insanlara güvenini kaybetme ...
aynı zamanda hastalığın da temel belirtileridir.
Travma sonrası stres tepkilerini üç ana başlık altında toplayabiliriz:
Fiziksel Tepkiler
Mide bulantısı
Kusma vb. sorunlar
Yorgunluk
Kalp çarpıntısı
Göğüs ağrısı
Titreme
Bayılma hissi
Baş dönmesi
Baş ağrıları
Duygusal Tepkiler;
Kaygılı olma
Üzüntü
Depresif duygu durumu
İnkar
Korku
Suçluluk
Panik
Hayal kırıklığı
Kızgınlık
Zihinsel Tepkiler;
ilk şok
Bellekle ilgili sorunlar
Dikkatsizlik
Kabuslar
Araya giren düşünceler
Yönünü bulamama
Eskileri hatırlayamama
Sorun çözememe
Yanlış kararlar
Uyku bozukluğu
Davranışsal Tepkiler;
Kendini geri çekme
Kıpır kıpır olma
Ani davranışlar
Alkol ve madde alımı
Çabuk tepki verme
Başkalarını suçlama
Yeme sorunları
Kolayca korkma
Sosyal Tepkiler;
İş – okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar
İnsanlardan uzaklaşma
Aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma
Her şeyi kontrol altında tutma isteği
ÇOCUKLARIN BAŞA ÇIKMALARINA YARDIMCI OLMAK İÇİN...
Her şeyden önce, korku ve endişe içindeki çocuğu anlamak çok önemlidir. Çocuklar korkuları anlamsız veya aşırı bulunduğu taktirde, anlaşılmadıkları hissiyle utanıp, reddedilmiş ve sevilmiyor hissedebilirler. Bu da sonuçta korkularını daha da arttırır. Bu yüzden çocuğunuzu dinleyin ve konuşması için onu cesaretlendirin. Bazen yetişkinler daha kötü etkilenirler diye çocukların konuşmasından veya onların yanında konuşmaktan çekinebilirler. Ailenin diğer bireylerinin konuşmalarını dinlemek, duygu ve düşüncelerinin kabul gördüğünü duymak bile çocukları rahatlatır. Travmatik olaylar karşısında bazen ebeveynler kendileri de korkmuş oldukları için, çocuklarını rahatlatıp yatıştıracak gücü kendilerinde bulamayabilirler. Bu gibi durumlarda çocuğunuzdan duygularınızı saklamaya çalışmak yerine paylaşmanız, çocuğunuzun da kendi hislerini rahatça paylaşması için bir fırsat sunar. Çocuğunuzu rahatlatacak sözcükleri bulamadığınızda da "Korktuğunu biliyorum", "Bu korkutucu bir duygu" gibi cümlelerle duygularını yansıtmanız çok faydalı olacaktır. Bu duyguların "normal" olduğunu duymak bile oldukça rahatlatıcıdır. Stresli zamanlarda ailenin bir arada kalması son derece önemlidir. Böyle zamanlarda çocukların terk edilme ve korunamama korkuları hemen harekete geçtiği için olayın üstüne onların mümkün olduğunca yanında olmanızda fayda vardır. Sadece sözcüklerle değil, yaptıklarınızla da çocuğunuza güven vermek önemlidir: "Hepimiz birlikteyiz ve bize hiçbir şey olmadı" mesajı, çocuğunuza duygusal güvenlik hissi verecektir. Ayrıca gün içinde çocuğunuzla daha çok vakit geçirip, onunla oynarsanız, gece daha güvende hissedecektir. Çocukların yatma ve uyku sorunlarıyla ilgili olarak, bir süre için biraz esnek davranılabilir. Örneğin, çocuğunuz konuşmak istiyorsa, normalden daha gevşek davranıp daha uzun süre sizinle sohbet etmesine izin verebilirsiniz. Ancak bu esnemelere bir sınır koymak da önemlidir. Normal rutinde yapılan değişikliklerin (anne-babanın odasında yatmak gibi) birkaç gün içinde normale dönmesi gereklidir. Çocukla birlikte bu normal rutine dönüş günü (3-4 günden uzun olmamak koşuluyla) için anlaşılmalı ve o gün geldiğinde anlaşmaya sadık kalınmalıdır. Mümkün olduğunca çabuk günlük yaşantıya ve evin genel düzenine dönmekte fayda vardır. Özellikle küçük çocuklarda (okul öncesi yaşlarda) düzenlerini bozmamak önemlidir. Daha büyük çocuklardan günlük olağan yaşantıya dönmede (yemek yapma, sofra kurma gibi) yardım istenebilir. Çocuklar taktir görmekten çok hoşlanırlar. Özellikle bu gibi kritik zamanlarda, olumsuz, yaşlarına uymayan davranışlarına odaklanmaktansa, olumlu davranışlarını vurgulamakta fayda vardır. Okula gitmekte güçlük çeken çocukların mutlak suretle okula gönderilmesi gerekir. Bu konuda okul rehberlerinin desteği istenebilir.
TRAVMA
Yunanca bir kelimedir ve yara demektir.Yunanlılar bu terimi yalnızca fiziksel yaralanmalar için kullanmış olmasına rağmen günümüzde travma sık kullanılan kelimeler arasına girmeye başlamıştır ve duygusal yaralanmaları da kapsamaktadır.
Ancak her yaşanılan sıkıntı verici olay ''ruhsal travma'' olarak adlandırılamaz.Olayın niteliği kadar olay karşısında verilen tepkiler de önemlidir.Çünkü travmalarda kontrol bireyde değildir.Kontrol kaybı kişiyi boşluğa sürekler.Bu sebeple travma tanımı tam olarak gündelik hayatta kullandığımız yani başedemediğimiz durumlarda kullandığımız anlamda bir terim değildir.Bu nedenle travma kapsamlıdır ve tek boyutlu olarak düşünülemezdır.Travmanın tek bir tanımı yoktur.Birinci tanım:İnsan vücüdunun deri,kafatası,vs.gibi koruyucu organların önleyemediği ani hasarlar.İkinci tanım ise:İnsan bünyesinin dışarıdan yardım almadan iyileştiremeyeceği doku hasarıdır.Bu tanımlarla beraber ortaya atılan en geiş travma tanımı şu şekildedir;Aniden ortaya çıkacak insanın temel korkularını tetikleyen belli dinemikleri harekete geçiren ruh,duygu,düşünce, yapısını temelden sarsan ve dışarıdan yardım alınmadan iyileşmeyen bozukluklardır.Örneğin: Kanser öğrenildiği zaman travmaya sebebiyet verir.Kanser hastası olan hastalara doktoru tarafından kaç gün kaldı şekilde söylenmesi de travmaya neden olabilir.Ayrıca ani ölüm,acı bir şekilde ölüm de travmaya sebebiyet verebilir.
Travmatik olaylar bizim beynimizin belli başlı alanlarına etki eder ve hasar verir.Travmalarda en önemli kısım beyin sapıdır.Beyin sapı,tüm hayatta kalma fonksiyonlarımızı,uyku,vücüt ısısı,kalp atışı,vs. gibi yaşamsal fonksiyonların faaliyetini sağlar.Anne karnında .günden sonra gelişmeye başlar ve bu süreçte bebek annenin yaşadığı tüm dış etkenlerden gelen her türlü mesajı ve stres kaynağını kayıt altına alır ve ömür boyu beyin sapında taşır.Ve bu durum travmalarda beyin sapına ve beyin sapının fonksiyonlarına zarar verir.Bununla bereber travmalar limbik sisteme(duyguları kontrol eder) zarar verir.Çünkü travmalar duygusal bir süreçtir.Bunlarla beraber beynin mesaj merkezi talamus,uyku hafızasının tutulduğu alan hipokampusu ve kortizol hormonu salgılayan(travmalarda aşırı derecede salgılanır) olumsuz etkiler.
Travma türleri iki şekildedir:
1.Doğa Kaynaklı Travmalar.Bunlar;Deprem,sel,heyelan,çığ,volkan vs.Ancak doğa kaynaklı travma diye bir şey yoktur.Doğa kaynaklı travmaların hemen hepsini sebebi insanlardır ve bu sebeple doğa kaynaklı travmaları,insan kaynaklı travma grubuna dahil edebiliriz.Çünkü insanların açgözlülüklerinin,cehaletlerinin ve ihmalkarlıklarının bir sonudur tüm doğa kaynaklı olaylar.
2. İnsan kaynaklı travmalar.Bunlar;Savaş,tecavüz,taciz,istismar,işkence,zorunlu göç,trafik kazaları,yangın vs. gibi durumlar örnek gösterilebilinir.
Travmaların neden olduğu zarar ve kayıplar çok ciddi,ağır,geri getirilemez bir durumdur.Bunlar şu şekilde sıralanır.
1.Maddi zarar ve kayıplar:En tahammül edinilebilen kayıp çeşididir.Yerine konulacak tarzda kayıplardır
2.Duygusal karar ve kayıplar:Ölüm,yaralanmalara,anlatılmayan görüntüler vs. yerine konulamayacak ve geri getirilemeyen kayıplardır.
3. Tıbbi ve fiziksel zarar ve kayıplar:Kolu kopması,gözü çıkması,vücutta kalıcı yaralar ve izler,felçler vb.Gaziler örenk gösterilebilir.
4.İnançsal ve ahlaki zarar ve kayıplar:İşkenceler kişinin inancını ve direncini vermeye çalışırlar.
TSSB'nin Evreleri(Travmatik Olma Evreleri)
1.Travmatik olay
2.İkincil yaralanmalar(Mağdurun beklediği kurumlardan ve yerlerden yardımı almaması)
3.Kurban Süreci:Anormalikleri başlaması kişide klinik belirtileri ortaya çıkan kaçınmalar,öfke patlamaları,tekrardan o anı yaşamak.Kişi travmanın travma olduğunu fark edemiyor ve gerekli yardımı alamyor.Bu sebeple bireyin çevresindeki kişiler bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmalıdır.
4.Direnç-Direnme Süreci: Belirtiler devam eder bu aşamada ve konuştukça terapi yapıldıkça bireyde başka başka travmalar ortaya çıkar.Akut süreç bir ay sürer.Ancak 1 ay sürede kalkmazsa problem başlar ve kişide problemler ortadan kalkar.
5.Başarı Süreci:Belirtilerin azalmaya başladığı bu evre,kişinin hayatında büyük değişimlere yol açar.İleriki zamanlarda birey daha başarılı olur ve başka planlara yönelir.
TRAVMA İLE İLİŞKİLİ PSİKİYATRİK SENDROMLAR
Travma çok çeşitli psikiyatrik belirti ve hastalıklara yol açabilir. Akut Stres Tepkisi,Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB),Travmatik Yas, Depresyon, Somatoform Bozukluklar,Alkol-Madde Kullanım Bozuklukları,Anksiyete ve Mizaç Bozuklukları, Psikotik bozukluklar,varolan eski psikiyatrik bozukluğun alevlenmesi,kişinin toplumla uyumu ve iş,sosyal yaşantısında aksamalar, çalışma veriminin düşmesi travmatik olaylardan sonra en sık karşılaşılan psikiyatrik bozukluklardır. Ancaktravmalardan sonra en sık rastladığımız psikolojik sorunların başında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelir. TSSB genel toplum çalışmalarında %1-14 arasında görülür. Ciddi şiddet olayları,savaşlar ve doğal afetlerin yaşandığı bölgelerde %50'lerin üstüne çıkabilen oranlar bildirilmiştir. Ülkemizde yaşanan 17 Ağustos depremi'nden sonra yapılan çalışmalar, bölgede yaşayan kişilerin %40’ında TSSB bulguları görüldüğünü göstermektedir. TSSB diğer psikiyatrik hastalıkların sıklıkla eşlik ettiği (komorbid bozukluklar) bir bozukluktur.TSSB olan hastaların %80’ ninde başta depresyon olmak üzere diğer psikiyatrik hastalıklar görülür. TSSB'ye en sık eşlik eden hastalıklar arasında panik bozukluk, sosyal fobi,somatoform bozukluklar,alkol ve ilaç kullanım bozuklukları,kişilik değişiklikleri veya bozukluklarını sayabiliriz. Eşlik eden bozuklukların olması TSSB'nin seyrini olumsuz etkiler. Kadınlarda erkeklere göre daha sık TSSB gelişir. Travma sonrasında olayın etkilerinin devam etmesi, örneğin olayla ilgili yargılamanın sürüyor olması gibi etkenler,travma sonrasında yeterli fiziksel ve psikolojik desteğin sağlanamaması TSSB riskini arttırır.Tedavi edilmeme,yetersiz tedavi ya da uygun olmayan tedavi TSSB 'nin kronikleşmesine neden olabilir. Kronikleşen bozukluk kişinin iş,aile ve sosyal hayatını bozarak kişi ve toplum için önemli bir sorun haline gelebilir.
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU NEDİR?
Posttravmatik stres bozukluğu, genellikle savaş, doğal afet veya cinsel - fiziksel taciz gibi son derece stresli bir olaydan sonra meydana gelir. Semptomları; depresyon, anksiyete (kaygı), geçmişe dönme (flashback) ve tekrarlayan kabusları içerir.Cerrahinin ilgilendiği travma şekli fiziksel travmalardır (yaralanmalar). Travmaların belkide en önemli yanı prematür ölümlere neden olmasıdır. İronik olarak travma aynı zamanda tıbbın gelişimine katkıda sağlamıştır (özellikle savaşlar ve trafik kazaları). Örneğin birinci dünya savaşı sırasında, Amerikalı cerrah George Crile, Jr. ‘ın (1907-1992) önerdiği intravenöz deniz suyu infüzyonu, sıvı tedavisi olarak askerlere uygulanmış ve daha sonra sivil hayata da geçmiştir. Yine şokun patogenezinin anlaşılması da bu döneme rastlar. Kore savaşı sırasında yaralının helikopterle hızlıca transportu ve hemorajik şokta elektrolit solüsyonlarıyla beraber kan transfüzyonu hakkında tecrübe kazanılmıştır.Travma sonrası stres hastalığı uzun yıllar sürebilen ve ciddi işgücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır.Toplumda ruhsal travma yaşayan pek çok kişi olmasına rağmen ancak bir kısmı (örneğin depremi yaşayanlarda %20’si) travma sonrası stres hastalığına yakalanır. Bu da bazı kişilerde hastalığa bir yatkınlık olabileceğini, ya da bazılarının hastalığa karşı daha dayanıklı olduğunu düşündürür. Ruhsal travmalardan sonra kimlerin hastalanacağını veya kimlerin uzun süre hasta olarak kalacağını önceden bilmek kişi ve ailesi için olduğu kadar toplum için de önemlidir. Özellikle deprem gibi felaketlerden etkilenen kişi sayısının milyonlarla ifade edilmesi konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSH’na daha sık yakalandığını gösteriyor: travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda TSSH erkeklerden 2-3 kat daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık bulunan kişilerin TSSH’na yakalanma ihtimali daha fazladır.Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır.Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun süreli olur. Örneğin depremde enkaz altında kalanlar kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: örneğin deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup kaldıklarını söyleyenler arasında TSSH oranları daha yüksektir.
Kaçınma ya da unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmıyor
Travma sonrasında kişinin olayın etkileriyle başa çıkmak için kullandığı yöntemlerin de sonuçları etkileyebileceği düşünülüyor. Olay olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha fazla gecikirken, sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşiyor. Kişinin elde edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide bulunuyor. Sosyal destek az ise özellikle depresyon belirtileri daha fazla hissediliyor.
Zaman travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmıyor
Yapılan çalışmalar travmalardan sonraki ilk günlerde olayı yaşayan kişilerin çoğunun ruhsal olarak etkilendiğini, korktuğunu, kabuslar gördüğünü, ancak bu belirtilerin birçok kişide günler veya haftalar içinde geçtiğini gösteriyor. Ancak etkilenen her 5-6 kişiden birinde belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca devam edebiliyor. Bu nedenle “zaman herşeyin ilacıdır” sözü herkes için geçerli değil.
Travma Sonrası Stres Hastalığı Belirtileri:
Yeniden yaşama (hatırlama):
Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine gelmesi sık görülür. Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir. Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu durumu öylesine gerçekçi yaşar ki, ona uygun davranabilir: örneğin gördüğü hayallerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya çalışabilir.
Kaçınma:
Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.
Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememek”ten farklıdır ve kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.
Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir. “Benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz” tarzında düşünme sık görülür. Kişiler olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bazen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bazı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler. Gelecekle ilgili plan yapılamadığı için sadece o günü yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.
Aşırı uyarılma:
Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Örneğin istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar. Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler.
Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin aniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar.
Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslerle kişi kolayca uyanabilir.
Tedaviler
Travma sonrası stres hastalığının tedavisinde hem ilaçların hem de psikolojik tedavilerin etkili olduğu gösterilmiştir. Travmatik olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı tedavi yaklaşımları planlanmalıdır:
Rahatsızlığın tedavisinin olduğunun bilinmemesi ve kişilerin travmayı hatırlamak istememesi yardım almayı geciktiriyor.
Travmadan az etkilenmiş, hayatını eskisi gibi sürdürebilen kişilere => bilgilendirme
Travmadan daha çok etkilenmiş, ciddi belirtiler yaşayan, ancak işini gücünü sürdürebilenlere => danışmanlık veya kısa psikolojik tedavi yaklaşımları
Hayatı ciddi derecede etkilenmiş, ağır belirtileri olanlara => yoğun psikolojik tedaviler, ilaç tedavileri veya hastaneye yatış.
Travma sonrası stres hastalığı depresyonla birlikte ise çoğu kez ilaç tedavisi eklenmelidir.
BELİRTİLERİ NE ZAMAN CİDDİYE ALMALI VE PROFESYONEL DESTEK İSTEMELİSİNİZ?
Gerçek bir tehdit ile karşılaşıp ve/veya fiziksel zarar görmüş yada buna doğrudan tanık olmuşsanız, bu esnada aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissettiyseniz,
Olayla ilgili anılarınız sık sık tekrarlanıyorsa,
Sık sık kabus görüyorsanız,
Bazen olay yeniden oluyormuş gibi hissediyor ve davranıyorsanız,
Olayı çağrıştıran her şeye karşı aşırı duyarlılık ve tepki gösteriyorsanız,
Olayın önemli bir bölümünü unutmuşsanız,
Her şeye karşı önemli bir ilgi azalmanız var ise,
İnsanlardan uzaklaşıyor ve yabancılaşma hissediyorsanız,
Bu belirtiler olaydan 1 ay geçtikten sonra da sürüyor ise;Bu belirtiler kişisel, sosyal ve mesleki hayatınızda bozulmalara sebep oldu is;Çoğu anne-baba çocuklarının korkuları ve endişelerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olabilirler. Ancak yardım edemedikleri zaman, bu onların başarısızlığı değildir. Çocuğunuzun aşırı derecede endişelendiğini gördüğünüz taktirde, zamanında profesyonel destek alarak sorunun büyümesini engellediğiniz gibi, normale dönme sürecini hızlandırmış olursunuz.Uyku problemleri birkaç geceden fazla devam ederse,size aşırı derecede bağımlı ve yapışık hale gelirse ve bu davranışı devam ederse,korkuları azalmak yerine giderek artarsa, profesyonel yardım almanızda fayda vardır.
İlaç tedavileri:
TSSH tedavisinde antidepresan ilaçlar birçok hastalık belirtisini yatıştırmakta yararlı oluyor. Özellikle depresyonla birlikte görüldüğünde TSSB tedavisinde antidepresanlar kullanılması gerekir. Tedaviler doktor kontrolünde sürdürülmeli, doktorun önerdiği tedavinin etkili olabilmesi için önerilen süre ve dozlara uyulmalıdır.
Psikolojik tedaviler:
Psikolojik tedaviler arasında etkili olduğu gösterilen tedavi türü ise bilişsel-davranışçı tedavi adı verilen yöntemdir. Bu tedavide kişinin belirtilerinin sürmesine neden olan hatalı düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi amaçlanır. Ayrıca korku nedeniyle kaçındığı durumların üstüne gitmesi sağlanarak bu durumlarda yaşadığı korkunun azaltılması sağlanır. Psikolojik tedaviler bu konuda eğitim ve deneyimi olan psikiyatr ve klinik psikologlar tarafından uygulanır.
Travma Sonrası Stres Hastalığı, kişiye ve ailesine büyük sıkıntı veren, ancak tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Travmalardan etkilenmiş birçok kişi:
1. yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmediği veya belirtileri kendi güçsüzlüğüne-eksikliğine bağladığı için,
2. sorunların tedavi edilebileceğini bilmediği için,
3. tedavi imkanlarına nasıl ulaşacağını bilmediği için,
4. maddi imkanları olmadığı için
5. sorunlarını konuşmaya utanıp sıkıldığı için veya rahatsız olduğu için tedaviye başvurmuyor olabilir.Oysa ki bu sorunların hem psikolojik açıdan hem de ilaçla başarılı biçimde tedavisi mümkündür. Ayrıca pek çok kişi, yardım kitapçıklarını okuyarak veya sorunu yaşamış başkalarından yardım alarak bazı sorunlarının üstesinden gelebilir.
İyileşme önündeki en temel engeller olan:
yardım aramaya çekinme,
umutsuzluk,
olayı hatırlamaktan kaçınma
insanlara güvenini kaybetme ...
aynı zamanda hastalığın da temel belirtileridir.
Travma sonrası stres tepkilerini üç ana başlık altında toplayabiliriz:
Fiziksel Tepkiler
Mide bulantısı
Kusma vb. sorunlar
Yorgunluk
Kalp çarpıntısı
Göğüs ağrısı
Titreme
Bayılma hissi
Baş dönmesi
Baş ağrıları
Duygusal Tepkiler;
Kaygılı olma
Üzüntü
Depresif duygu durumu
İnkar
Korku
Suçluluk
Panik
Hayal kırıklığı
Kızgınlık
Zihinsel Tepkiler;
ilk şok
Bellekle ilgili sorunlar
Dikkatsizlik
Kabuslar
Araya giren düşünceler
Yönünü bulamama
Eskileri hatırlayamama
Sorun çözememe
Yanlış kararlar
Uyku bozukluğu
Davranışsal Tepkiler;
Kendini geri çekme
Kıpır kıpır olma
Ani davranışlar
Alkol ve madde alımı
Çabuk tepki verme
Başkalarını suçlama
Yeme sorunları
Kolayca korkma
Sosyal Tepkiler;
İş – okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar
İnsanlardan uzaklaşma
Aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma
Her şeyi kontrol altında tutma isteği
ÇOCUKLARIN BAŞA ÇIKMALARINA YARDIMCI OLMAK İÇİN...
Her şeyden önce, korku ve endişe içindeki çocuğu anlamak çok önemlidir. Çocuklar korkuları anlamsız veya aşırı bulunduğu taktirde, anlaşılmadıkları hissiyle utanıp, reddedilmiş ve sevilmiyor hissedebilirler. Bu da sonuçta korkularını daha da arttırır. Bu yüzden çocuğunuzu dinleyin ve konuşması için onu cesaretlendirin. Bazen yetişkinler daha kötü etkilenirler diye çocukların konuşmasından veya onların yanında konuşmaktan çekinebilirler. Ailenin diğer bireylerinin konuşmalarını dinlemek, duygu ve düşüncelerinin kabul gördüğünü duymak bile çocukları rahatlatır. Travmatik olaylar karşısında bazen ebeveynler kendileri de korkmuş oldukları için, çocuklarını rahatlatıp yatıştıracak gücü kendilerinde bulamayabilirler. Bu gibi durumlarda çocuğunuzdan duygularınızı saklamaya çalışmak yerine paylaşmanız, çocuğunuzun da kendi hislerini rahatça paylaşması için bir fırsat sunar. Çocuğunuzu rahatlatacak sözcükleri bulamadığınızda da "Korktuğunu biliyorum", "Bu korkutucu bir duygu" gibi cümlelerle duygularını yansıtmanız çok faydalı olacaktır. Bu duyguların "normal" olduğunu duymak bile oldukça rahatlatıcıdır. Stresli zamanlarda ailenin bir arada kalması son derece önemlidir. Böyle zamanlarda çocukların terk edilme ve korunamama korkuları hemen harekete geçtiği için olayın üstüne onların mümkün olduğunca yanında olmanızda fayda vardır. Sadece sözcüklerle değil, yaptıklarınızla da çocuğunuza güven vermek önemlidir: "Hepimiz birlikteyiz ve bize hiçbir şey olmadı" mesajı, çocuğunuza duygusal güvenlik hissi verecektir. Ayrıca gün içinde çocuğunuzla daha çok vakit geçirip, onunla oynarsanız, gece daha güvende hissedecektir. Çocukların yatma ve uyku sorunlarıyla ilgili olarak, bir süre için biraz esnek davranılabilir. Örneğin, çocuğunuz konuşmak istiyorsa, normalden daha gevşek davranıp daha uzun süre sizinle sohbet etmesine izin verebilirsiniz. Ancak bu esnemelere bir sınır koymak da önemlidir. Normal rutinde yapılan değişikliklerin (anne-babanın odasında yatmak gibi) birkaç gün içinde normale dönmesi gereklidir. Çocukla birlikte bu normal rutine dönüş günü (3-4 günden uzun olmamak koşuluyla) için anlaşılmalı ve o gün geldiğinde anlaşmaya sadık kalınmalıdır. Mümkün olduğunca çabuk günlük yaşantıya ve evin genel düzenine dönmekte fayda vardır. Özellikle küçük çocuklarda (okul öncesi yaşlarda) düzenlerini bozmamak önemlidir. Daha büyük çocuklardan günlük olağan yaşantıya dönmede (yemek yapma, sofra kurma gibi) yardım istenebilir. Çocuklar taktir görmekten çok hoşlanırlar. Özellikle bu gibi kritik zamanlarda, olumsuz, yaşlarına uymayan davranışlarına odaklanmaktansa, olumlu davranışlarını vurgulamakta fayda vardır. Okula gitmekte güçlük çeken çocukların mutlak suretle okula gönderilmesi gerekir.
Bu konuda okul rehberlerinin desteği istenebilir.