Ekrem Çulfa
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre
yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre
ayıracak olursak eğer; 1)
ekonomik göç yani iş için göç
edenler: Eskiden Avrupa
mavi yakalı göçmen ararken şimdi daha çok beyaz yakalı, profesyonel mesleklerde
çalışacak kalifiye göçmenler aramaktadır. 2)
Aile birleşimi ile göç: Bu evlenme yoluyla ya da yurtdışında aile bireylerinin yanına
göç etmek anlamına geliyor. 3)
Zorunlu göç (mülteciler): Ülkede yaşanan bir problem nedeniyle, genelde savaş,
çatışma, toplumsal bir kargaşa sonucu göçler zorunlu göç kapsamına giriyor. Göç etme sebepleri: 1)
İtici göç:
Yaşadığınız ülkeden sizi iten nedenler. Örneğin işsizlik, yeterli para kazanamama,
politik baskı gibi gitmenize neden olan faktörler. 2)
Çekici göç: Gideceğiniz
ülkede daha iyi iş imkanları, o ülkede aile olması, yaşam şartlarının daha iyi
olması, fikir özgürlüğü olması gibi faktörler. Türkiye son 10 yıla kadar göç veren ülke konumunda iken
şuanda Suriye’den gelen mülteciler nedeniyle göç alan konumuna gelmiştir.
Zorunlu bir göç olsa da genelde göç edilecek ülkenin şartlarının daha iyi olduğu
varsayılır. Bu zorunlu göçler çok sancılı ve stresli bir süreç haline gelebilir.
Özellikle Türkiye’den Avrupa’ya göç eden
neslin çocuklarına yani 2. Göç kuşağına bakıldığında okullarda başarılı olma
oranı, göç etmemiş çocuklara göre daha düşük oluyor. Ebeveynleri aynı eğitim
düzeyinde olan, aynı sene eğitime başlayan, aynı akademik düzeyde olan çocuklar
karşılaştırıldığında seneler geçtikçe göç etmemiş çocuklara göre okuldan
atılma, meslek lisesine yönlendirilip üniversiteye gidememe oranı artıyor. Bunun
nedenlerinden birincisi ayrımcılık
faktörü olarak ortaya çıkıyor. Ayrımcılık derken, ırkçılık yani etnik
kimlik ayrımcılığından bahsediyoruz. Örn. Türk olduğu için, müslüman olma, ten
renginin koyu olması gibi. Ayrımcılığa uğrayan çocuklar kendilerini okula ait
hissetmediği için okuldan soğuyor ve bir süre sonra da bu durum başarılarını
etkiliyor. Bu ayrımcılık ya da ırkçılık birçok araştırma konusu olmuştur.
Ayrımcılığın sadece okul başarısını değil psikolojik iyi oluş halini, fiziksel
sağlıklarını özellikle kortizon seviyesini ve uyku düzenini etkilediği için de
psikolojik iyi oluş hali ve okul başarısını da etkiler. Etnik ayrımcılık
dışında reddedilme ve dışlanma da beynin fiziksel aktiviteyi yöneten kısmı
aktive ettiğini gösteren çalışmalar da var. Yani reddedildiğiniz zaman fiziksel
bir acıya benzer acı çekiyorsunuz. Etnik ayrımcılıktaki durumda ise kişinin
tamamen elinde olmayan nedenler devreye girdiği için (doğum yeri, ten rengi,
dini gibi) bu olumsuz etkiler daha fazla ortaya çıkıyor. Ayrımcılık olmasa da olumsuz kalıp yargı tehdidi diye
bir kavram var. Bir grup hakkında olumsuz kalıp yargılar varsa ve siz bundan
haberdarsanız, örn. Türkler okulda başarılı olamıyor, bunlar dil konuşmayı
bilmiyor gibi ya da siyahiler ile ilgili yargılar varsa bu o kişinin başarısını
olumsuz etkiliyor. Eğer siz bunun farkındaysanız inanmasanız bile o konuda
bilinçli ya da bilinçaltı daha fazla stres yaşayıp kaygı duyuyorsunuz ve bu da
sizin kafanızı meşgul ettiği için testte daha başarısız oluyorsunuz. Bu sadece
göçmenler ile ya da ırkçılık ile ilgili de gösterilmiyor. Cinsiyetçilikte de
sosyal kalıp yargılar kişinin daha az başarılı olmasına neden oluyor. Örn. Kadınlar
matematikte iyi değildir gibi bir kalıp yargı varsa ve testten önce size bunu
hatırlatırsam o testte başarısız olursunuz. Stanford üniversitesinde okuyan
kadınlarda bile bu araştırmada başarı oranı düşmüştür. Açık ayrımcılığın
olmadığında bile bu olumsuz kalıp yargı tehditleri etkili oluyor. Etnik zorbalık da okul
başarısını düşüren unsurlardan. Okul başarısı neden önemli, çünkü okulda
başarılı olamazsa kişi iyi bir iş sahibi iyi bir statü sahibi olamaz. İyi bir
işe sahip olamazsa (istisnalar hariç) daha düşük ücrete çalışacak. Kişinin yaşam
doyumu düşük olacak. Göç sürecini
kolaylaştıran olumlu etkenler: Gruplar arası temas kuramı; Gruplar arasında pozitif ve uzun soluklu anlamlı bir
temas olursa bu çoğunluk grubunda ayrımcılık ve ön yargıları azaltır ve azınlık
grubunda da olumlu etkileri olur. Bir ülkeye göçmüşseniz ve oranın yerlileri
ile temas halinde olmanız kendinizi oraya ait hissetmenizde etkili olacaktır. Hem
sosyal destek anlamında, hem kültüre adaptasyonun kolaylaşması, dilinin
öğrenilmesi anlamında pozitif etkileri olacaktır. Zorunlu göç hallerinde genellikle öncesinde bir travma
hikayesi oluyor. Göç kısmının kendisi zaten başlı başına bir travma olabiliyor.
Kamplar, aile fertlerinin kaybı, maddi kayıplar gibi. Legal olarak o ülkeye
kabul edilme süreci de uzun olabiliyor. Arafta kalma süreci gibi belirsizliğin
getirdiği güvensizlik, korku gibi duygular oluşabiliyor. Mülteciler ile ilgili
birçok müdahale programları da geliştirilmeye devam ediyor. Bir kısmı guruplar
arası temas kuramından çalışılıp yerlilerle mültecileri bir araya getirecek aktivitelere
odaklanıyorlar. Örneğin Hollanda’ya gelen evi olmayan göçmenler Hollandalı
ailelerin odalarında kalabiliyor. Bu uygulama hem Hollandalı aile hem de göç
eden aile için çok olumlu sonuçlar doğuruyor. Aynı zamanda dil içermeyen
aktiviteler, sanat, psikodrama gibi terapi yöntemleri ya da çalışmalar da
yapılarak travmatize kişilerle çalışılabiliyor. O ülkenin dilini bilmiyorsanız daha da zorlanabiliyor insan.
Farklı kültür, belki farklı bir iklim, belki aileyi geride bırakma, tek
başınalık, sosyal çevreyi uzakta bırakıp yeniden sosyalleşmeye çalışma, bir
gruba kabul görmeye çalışma, belki maddi zorluklar, iş değişimi adaptasyon süreci
gibi unsurlar kişinin zorlanmasına neden olabiliyor. Göç etmede travmatize
olmanın en genellerinden biri de göç edilmeden önceki aynı statüyü elde
edememek diyebiliz. Dışsal kaynaklar dışında kişisel farklılıklar da bu göç
sürecinde kişinin etkiye tepki sürecinde nasıl bir psikoloji izleyeceğini
belirliyor. Doğuştan getirdiğimiz mizaç özellikleri ve çevresel kültürel
etkilerle harmanladığımız benliğimiz zorlantı zamanlarında nasıl bir duygu ve
davranış geliştireceğimizi belirliyor. Göçmenlerin çoğu gittikleri ülke kültürü ile entegrasyonu
tercih ederken, yerliler asimilasyonu tercih ediyor. Yani gelen göçmenlerin her
kültür öğesini geride bırakmalarını istiyorlar. Bu da bir gerginlik
oluşturuyor. Bu beklentiler ve gerçeklerin tam olarak örtüşmemesi sonucu oluyor.
Mesela isminiz Müslüman ismine benziyorsa cv’nizin incelenip iş görüşmesine
çağırılma olasılığınız düşüyor. Göç doğamızın bir parçasıdır. Biz insanlar olarak elimizden
geldiğince farklı kültürleri tanıyıp benimsemeye çalışırsak bu dünyada daha
huzurlu daha renkli bir yaşam sürebiliriz. Bu da empati yaparak ve
önyargılarımızdan kurtularak mümkün olabilir. Klinik Psikolog Sabiha
IŞIK
sabihaisik@outlook.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
- 28/06/2022
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu
- 24/06/2022
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi
- 17/06/2022
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı
- 14/06/2022
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır?
- 07/06/2022
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim.
Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi
- 03/06/2022
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek
- 31/05/2022
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g
İstediğini ağlayarak yaptırmaya çalışan çocuğa nasıl davranmalıyız? Ödül ve pekiştireç yöntemi nası
- 24/05/2022
Bebek doğduğu andan itibaren ağlamaya başlar. Konuşamadığı için acıktığında, bir yeri ağrıdığında, tuvaleti geldiğinde, herhangi bir rahatsızlık durumu yaşadığında kendini başka türlü ifade edemeyeceği için ağlar. Ağladığında anne gider ve bir sorun
Çocukların psikolojik açıdan önemli gelişim dönemleri
- 17/05/2022
Çocukların en hızlı büyüyüp geliştikleri dönemdir. Fizyolojik olarak çocuğun kas ve motor gelişimi git gide ilerleme kaydetmektedir. Zihni berraktır. Dışarıdan ne gelirse zihnine alır. Bu hızlı gelişim döneminde de aile olarak onun gelişimine ciddi
Devamı