Ekrem Çulfa
Aşırı düşünme
bağımlılığından nasıl kurtulursun? Zihnimiz hiç durmadan çalışan bir makine gibi. Bundan dolayı
hayatta başımıza gelen olaylar, geçmişte yaşadığımız şeyler, gelecekte olması
muhtemel olayları sıklıkla düşünürüz. Aslında bu düşünme dediğimiz çoğunlukla
işimize de yarar. Hayatta yere sağlam adımlarla basmamızı sağlar. Ama burada
ince bir çizgi karşımıza çıkıyor. Bu çizginin ötesine geçtiğimiz zaman, insan
aynı mevzuyu yüzlerce kez düşünmeye başlarsa, hayatta başına gelen her şeyi,
karşısına çıkan her detayı en incesine kadar sorgulamaya başlarsa düşünmekten
yaşamaya vakit bulamıyor. İşte bu aşırı düşünme haline biz aşırı düşünme
problemi (zihinsel ruminasyon) diyoruz. Aşırı düşünmekten nasıl
kurtulabilirsin? Hayatına devam edebilirsin? Anı yaşayabilirsin? İlk olarak şunun farkına varmalısın. Acaba sende aşırı
düşünme problemi var mı? Peki bunu nasıl anlayabilirsin? Hayatta senin de, benim de başımıza bazı
olaylar geliyor ve açmazda kaldığımız bazı şeyler oluyor. İnsanların bizi
kırdığı ya da zorlandığımız olaylar başımıza geliyor. Böyle olayları düşünürüz
ve düşündükçe çözümler üretmeye başlarız. Belirli seviyede düşünme, diyelim ki
bir termometre gibi düşün, 1 ile 10 arasında 5’e kadar olan düşünme bizim
hayattaki problemleri çözmemizi kolaylaştırır. Daha önce ilk seferde
görmediğimiz çözüm yolları keşfetmemize olanak sağlar. Ama 5’in üzerine
çıktığımız zaman gece gündüz aynı şeyi durmadan gece gündüz binlerce kez
düşünüyorsak ve bu düşünme hali bir noktadan sonra çözüm bir yana, çözümden öte
sadece düşünmenin kendisi bile stres verir hale geliyorsa işte o zaman
yaşadığımız şey “aşırı düşünme problemi” Aşırı düşünme problemi yaşayan insanların zihni böyle uçak
motoru gibi çalışır. Her zaman uçuşan bir şeyler vardır ve kişi yaptığından,
ettiğinden, yediğinden, içtiğinden, konuştuğundan ve yaşadığından hiçbir şey
anlamaz, tamamen zihin, gözler içe dönmüş vaziyettedir. O uçak motoru durmadan
çalışıyordur ve bu belli bir noktada sonra psikolojik problemlere bile neden
olabiliyor. Aşırı düşünme probleminden muzdarip olan insanların ilk dikkat
etmesi gereken ve sorması gereken soru şu; bu düşünme hali işe yarıyor mu?
Çocukluk çağında kişinin öğrendiği bir yaklaşım vardır, bir yöntem vardır. Bir
mevzuyu çözmek istiyorsan sonuna kadar düşüneceksin. Belki annem böyleydi,
belki sen kendi kendine bu yöntemi keşfettin. Bir mevzu üzerine aşırı düşünme
hali. Yalnız şöyle bir durum var, biraz önce söylediğim gibi aşırı düşünme hali
işlevsel değildir. İlk başta kendini buna ikna etmen lazım. Bir mevzuyu çok çok
düşünüyor olman, o mevzuyu kolayca çözebileceğin anlamına gelmiyor. Ve şöyle
bir şey var; insan bir mevzuyu, isterse dünyanın en olumlu mevzusu olsun, çok
fazla düşünmeye başladığı zaman her zaman bu aşırı düşünme değdiği şeyi
karartmaya başlar. Olumsuz hale getirmeye başlar. Ne oldu böyle olunca? Sen
dünyanın en olumlu şeyini bile düşüne düşüne olumsuz hale getirirsin. Bundan
dolayı aşırı düşündüğümüz şeylerin çok ama çok büyük bir kısmı olumsuz
şeylerdir. Ama olumsuz şeyleri çok sık düşündüğün zaman ne olur? Stres seviyen
had safhaya çıkar ve sen kendini her daim gergin ve huzursuz hissedersin. Peki
gergin ve huzursuz hissedince ne oluyor? İşte o zaman vücudumuzdaki adernalin
hormonunun salgılanması daha fazla oluyor. Bu belli bir ölçüde işimize yararken
fazla olduğu zaman ne oluyor peki? Çözüm ve yaratıcılık becerilerin düşmeye başlıyor.
Ve hayatta karşına çıkan problemleri çözme konusunda sahip olduğun becerilerin,
potansiyelin çok daha altında performans gösteriyorsun. Ne oldu? Çok düşündüğün
zaman aslında kolayca çözebileceğin bir problemi sadece aşırı düşünmek seni
stres yaptığı için çözemiyor hale geliyorsun. Aşırı düşünen insanlar her şeyi her an düşünerek kontrol ettiği
yanılsamasına kapılıyorlar. Biz her şeyi kontrol edemeyiz. Hayatta kontrol
edebileceğimiz ve kontrol edemeyeceğimiz alanlar vardır ve bunu çok kısa bir
süre içerisinde kontrol eder hale geliriz. Ama sonrasında kontrol
edebileceğimizi zannettiğimiz şeylerin bir çoğunu aslında hiç kontrol edemeyiz.
Sadece o bizim kontrolümüzdeymiş gibi zannederiz. Her insanın bir kapasitesi vardır. Eğer ki senin zihinsel bir
engelin yoksa, ağır bir ruhsal problemin yoksa, sen başına bir problem geldiği
zaman 3-5 sefer düşününce ortalama bir çözüm yolu bulursun ve bunu bulduktan
sonra da harekete geçersin, ya da birazcık daha zaman tanırsın. Seni çok düşünmeye iten iki tane soru kalıbı var. Bunlardan
birincisi “öyle olsaydı ne olurdu?” ve “neden?” soruları. Geçmişte bazı olaylar
yaşarız. Belki bir ayrılık yaşamışızdır, belki işimizde bir sorun olmuş
olabilir. Binbir türlü sorun olabilir. Buna “Şöyle yapsaydım ne olurdu? Böyle
davransaydım ne olurdu? Acaba farklı olur muydu?” diye senaryoları baştan
baştan yazıyor olman, senin çok düşünme halini tetikleyen şeylerden birisidir. Olan
olmuş zaten, öyle olsaydı, böyle olsaydı diye aynı şeyi geviş getiriyor olman
seni o bataklığa saplayacaktır. Oradan çıkman gitgide zorlaşır. Bir diğer soru
kalıbı ise “neden?”. “Neden bu benim başıma geldi? Neden başkaları bunu
yaşamıyor da ben yaşıyorum?” Nerden bileyim, kader, nasip, şans, evrim… ne
diyorsan de. Senin başına geldi işte. Her şeyin bir anlamı olmak zorunda mı?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Hayatta bazen olan şeyler sadece oluyor. Neden
sorusunu durmadan sorasın gelir? Neden beni terk etti? Ben ne yaptım? Şöyle
yapsam ne olurdu? Elinden geldiğince bu soru kalıplarını yakalaman ve bu döngü yani
geviş getirme halinden uzaklaşmak için bu soru kalıplarını zihninde çok
kullanmamayı tercih etmen gerekiyor. Aşırı düşünmeyi tetikleyen bir diğer şey ise geçmişi
sorgularken insanın kendi hataları üzerine fazlaca düşünmesi. Şöyle yapsam daha
iyi olurdu gibi düşünmektense Sen elinden geleni yaptın. O zamanki tecrüben o
zamanki deneyimin buna el veriyordu ve sen bunu yaptın. Başka bir imkanın
olsaydı onu yapardın. Eğer yapabilecek başka bir ihtimal vardıysa da bunda da
bir anlam vardır. Nedir yani? Sen bundan öğreniyorsun. Hatalarından ders
çıkartıyorsun. Eğer sen geçmişini değerlendirirken mükemmel olanın peşinden
koşarsan “ne olurdu?” ve “neden?” tuzaklarına düşersin. Yine düşünme
bataklığına saplanacaksın. “Sen elinden geleni yaptın. Yeterince iyisin. Mükemmel
olmana gerek yok. Sen hatalarınla değerli bir insansın”. Bir mevzu düşünüyorsun ve gün içinde işte okulda arka planda
sekme olarak zihnini meşgul tutuyor, o an yapman gereken işi tam anlamıyla
yapamıyor ve andan da zevk alamıyorsun. Hiçbir şey tam anlamıyla tam olmuyor.
Şöyle yapabilirsin. O mevzuyu günün belli bir zamanı düşünmeye ayırabilirsin.
Mesela bu kafama taktığım meseleyi akşam 1 saat dibine kadar en ayrıntısına
kadar düşüneceğim. Çözüm bulamasam bile onu orada kesip günün geri kalanında
diğer işlerime odaklanacağım. Tabii ki çok kolay çabucak olmuyor. Vazgeçmezsen
pratikle birlikte alışkanlık haline dönüşüyor zamanla. Bu kafana takılan düşünceleri kategorilere ayırman gerekiyor.
Hangi konularda düşünüyorsun? Kağıda yazacaksın. İşinle mi ilgili mesela, ben
neden kaygılanıyorum? Şuan neyi düşünüyorum? Gibi madde madde yazacaksın. Sonra
kendine “elimden geleni yaptım mı bu konuyla ilgili?” diye soracaksın onları da
yazacaksın. Bunlara bakarak “bu hafta bu gün her neyse şunları şunları
halletmem gerekiyor (davranışsal olarak)” diyeceksin. Sonra tekrar formüle
ederek düşünüyorsun. “Yapmam gerekenleri yaptım mı? Yapmam gereken şeyler kaldı
mı?”. O düşünceleri bir nebze somutlaştırmış oldun. Kontrol etmesi çok daha
kolay olacak. Eğer bir sorun senin zihnini tamamı ile sarmış ve mantıklı
düşünemez şekilde yoğunlaşmışsa önerim o anda ne yapıyorsan farklı bir şey
yapmalı, mümkünse ortamını da değiştirmelisin. Bir arkadaşını arayıp geyik
muhabbeti yapabilirsin. Bir müzik film açabilirsin. Süresi önemli değil. 15
dakika bile zihnin yer değiştirdiğinde kontrolü ele alman çok daha kolay
olacaktır. Özellikle akşam yatağa yattığımızda bu rahatsız edici takıntılı
düşünceler, pişmanlıklar, kaygılar ortaya çıkar. Bu durumda da eğer 15-20 dakika
içerisinde uyuyamadıysan yine kalk ve zihnini dağıtacak bir şeyler yap. Kitap
okumak bir şeyler izlemek gibi. Eğer yatakta uyumak için savaşırsan hem o
düşünceler seni yoracaktır hem de uyuyamadığın için stres olup iyice uykudan
uzaklaşmış olacaksın. Bazen kendi dertlerimize, düşüncelerimize o kadar dalıyoruz ki
çevremizdekileri unutuyoruz. Kendi sorunun için çabaladın, çözüm bulamadın,
sıkıldın, düşündün vs. Buna bir mola vermek için çevredeki kişileri dinlemek,
onların sorunlarına çözüm aramak, yardımcı olmaya çalışmak da bazen faydalı
olacaktır. Hem kendinizi daha iyi hissedeceksiniz hem de rahatsız edici
düşüncelere bir müddet ara vermiş olacaksınız. Kendi dertlerinize tekrar
döndüğünüzde belki de farklı bir bakış açısıyla bakacaksınız. Klinik Psikolog Sabiha IŞIK
sabihaisik@outlook.com
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Yazarın diğer yazıları
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
- 28/06/2022
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu
- 24/06/2022
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi
- 21/06/2022
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer;
1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi
- 17/06/2022
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı
- 14/06/2022
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır?
- 07/06/2022
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim.
Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi
- 03/06/2022
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek
- 31/05/2022
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g
İstediğini ağlayarak yaptırmaya çalışan çocuğa nasıl davranmalıyız? Ödül ve pekiştireç yöntemi nası
- 24/05/2022
Bebek doğduğu andan itibaren ağlamaya başlar. Konuşamadığı için acıktığında, bir yeri ağrıdığında, tuvaleti geldiğinde, herhangi bir rahatsızlık durumu yaşadığında kendini başka türlü ifade edemeyeceği için ağlar. Ağladığında anne gider ve bir sorun
Devamı